20 Eylül 2012 Perşembe

İslamofobi vs İslamodium ve Oryantalist Çok Eşlilik Bakışı

Yazacaklarım özellikle bayan arkadaşlarımızı rahatsız edecek ama yazmadan da edemedim:

Yine yazacaklarım benden önce bu konuda kalem oynatanlara doğrudan yahut dolaylı bir eleştiri değildir. Kendimce modernleşme kıskacına düşmüş "Ümmeti Muhammed"in içinden "Bizanstan geçme hastalıklarımıza" dair bir fasıladır.

İslamofobi, karikatür krizleri, ifade özgürlüğü, İslam, aktüel, kin, nefret ve pasif agresif saldırılar...

Kime ve neyi anlatmak istiyorsunuz?
Amerikalılar, Avrupalılar şu veya bu... Kimlik odaklarını çok fazla ırgalamaya gerek yok. Dini bir bakış açısı ile bir konuyu izaha kalkışıldığında öncelikle "farkında" olunması gereken inanan ve inanmayan ayrımları. Terim ifadesi ile müslim ve gayri müslim ayrımı. Karşımızdakinin gayri müslim olduğunu gözetmek gerekir. Eğer karşınızdaki Ümmü Mektum hassasiyetinde ise Abese Suresinde Peygamber Efendimiz(O'na salat ve selam olsun) nezdinde uyarıldığımız üzere hassasiyet esirgeyemeyiz. Ancak Peygamber Efendimiz'e(O'na salat ve selam olsun) yaptığı eziyet ve alaylardan ötürü açıkça ismen lanetlenen amcası Ebu Lehebvari şekilde sadece hakaret maksatlı soru soranlara da bazen ayna tutmak gerektiği kanaatini taşıyorum. 

Birçok şeyi eğip bükerek steril bir İslam anlayışı yaratılmaya çalışılmasından iğreniyorum. "Allah indinde tek din İslam'dır" ayetine (Ali İmran 19) paralel bir diğer ayet olan Maide Suresi 3. ayette "el yevme ekmeltu lekum dinekum ve etmemtu aleyküm nimeti ve raditu lekumul islame" ifadesi bir hüküm olarak geçer. Mealen; Yüce Allah "Bugün dininize kemale erdirdim, nimetimi tamamladım ve din olarak size İslam'ı seçtim" diye buyurmaktadır. 

Bu ifadenin hemen öncesinde de "Artık dininizi yok etmekten umutlarını kestiler, onlardan korkmayın; benden korkun" buyurmaktadır. İslam; kadınların insan olup olmadığının tartışıldığı dönemlerde inmiştir ve bir suresi de "Nisa" suresidir ki kadın kelimesinin çoğuludur. Peygamber Efendimizin(O'na salat ve selam olsun) soyunun bir kadından devam etmesinden tutun da birçok örnekleme ile bunu devam ettirebiliriz.

Amma velakin; işin can alıcı yerlerine gelecek olarak önce bu dinin mensupları olarak açık bir şekilde düştüğümüz hatalara değinmek istiyorum. Uslubumun da can sıkıcı olacağı konusunu yinelemek istiyorum. Nisa suresi erkeklere 4 eş hakkını erkeklere vermiştir. Bu bir hüküm ayetidir. Ayeti eğip bükmeye çalışmak anlamsız ve kusurludur. Allahü Teala'nın herhangi bir ayetinin inkarının bir iman meselesi olduğunu ve iman şartları sağlanmaksızın İslam şartları zora düşer. İtikad ciddi bir meseledir. İslam'da çok eşlilik vardır ve ayet ile tasdik edilmiştir. Demem o ki hiçbirimiz ayetlerden; diğer bir deyişle Allah'tan çok biliyor değiliz.

Çok eşlilik varlığı ise fıkıh hükümlerince çerçevesi çizilmiştir. Mezheplerde farklı hükümler mevcut. Hanefi mezhebinde ise ilk eşin razı olması durumunda erkek diğer eşlerini alabilir. İlk eş çocuk doğuramıyorsa ve belirlenen görevlerini ifa etmiyorsa gibi durumlarda izin şartına da getirilmiş zaruri istisnalar var. İlahiyatçılar elbette benden daha ayrıntılı ve sahih şekilde konuyu açıklığa kavuşturabilirler. Fakat eşler arasında "adaletli" olunması gerektiği yine bir ayet hükmüdür. Canımı sıkan ve sinirlerimi bozan ve aslolarak değinmek istediğim ise aşağıdaki sayacağım hususların az hatırlanır hale gelmesi:

* İslam kadını metalaştırmaz.
* İslam kadına miras hakkı dahil olmak üzere birçok hak tanımıştır.
* İslam kadın ve erkek arası münasebetleri "hayvani" değil insani kaidelerle düzenlemiştir.

Hukukçu arkadaşlarımız katılır mı bilmiyorum lakin birçok yerde okuduğum üzere "Dünya tarihinde iki orijinal hukuk vardır. Birisi Roma diğeri ise İslam Hukuku'dur. Fıkıh kitaplarındaki ayrıntılar baş döndürecek kadar incedir. 

Şu an açık mı bilmiyorum ama İstanbul'da ikamet edenlerin Topkapı Sarayı'nın Harem Dairesi'nin gezmesini tavsiye ederim. Kuranı Kerim ayetleri ile duvar duvar, nakış nakış işlenmiş en nadide hat örneklerine rastlarsınız. Kuranı Kerim'in olduğu odada uyumaya dahi ar eden geleneklerin yetiştirdiği nesillerin Harem Dairesi'nde dile getirilmesi uygun kaçmayacağı fiiliyatlarda hem de birçok kadınla bir arada bulunması sadece "Oryantalist" bakış açısının hezeyanlarıdır. Gördükleri halüsinasyonlarla "Ümmeti Muhammed"e giydirmeye kalkıştıkları pislik içerisindeki deli gömlekleridir.

Batı'nın obsesif şekilde "İslamodium"(İslam nefreti)" hastalığına duçar olduğu net. Kendileri bunu İslamofobi diyerek örümcek korkusu, yükseklik korkusu gibi masum bir kefeye (belki de aşağılayıcı) koymasını kelime oyunları ile bize dahi kabul ettirdiler. Bu tanımlama bile meseleyi baştan aşağı ciddi bir yanlışa sürüklemekedir. Batı; tanımlamaları ile tahrik; tahrikleri ile tahriplerini domino etkisi olarak üzerimizde üretmektedir. 

Günümüz Batı Dünyası'nda tek eşlilik sadece kağıt üzerindedir. Kadınların ne kadar aşağılanabileceğine dair en güzide örnekleri refah ülkeleri olarak tanıtılan "İskandinav Ülkelerinde" görebilirsiniz. Kaldı ki net rakam veremesek dahi rahatsız edici miktarda gayrı müslim özellikle Türkler ile evlilik yapmaktadır. Madem kadını aşağılıyoruz, milyonlara varan ya da varmak üzere olan kadın aptal mıdır ki halihazırda Müslüman olan bir Türk ile evleniyor?

Türkler için çok eşlilik hadisesi vakii değildir. Hak tanınmasına rağmen çok da uygulanageldiği söylenemez. Bunda Türk kadınlarının dominant etkisi de inkar edilemez. Diğer yandan Hz. Hatice yaşarken Efendimizin(O'na salat ve selam olsun) diğer bir hanımla izdivaç etmediğini ve Hz. Ali'nin de Hz. Fatma validemizden sonra başka bir evlilik yapmak istediğinde izin verilmediği "Asrı Saadet" döneminin güzide örneklerindendir. 

Demek ki bir kadın Hz. Hatice kadar cefakar ve Hz. Fatma kadar müşfik oldukça başka bir kadınla evlilik yapılmadan örnek bir aile hayatı idame edilebiliyor... Demek ki bir Müslüman'ın hayatında çok eşli olmak önce kendi tercihine sonra da eşinin rızasına bağlıdır. Ayrıca belirtmek isterim ki yazı Medeni Kanunlar gözetilerek değil İslami fıkıh kaideleri temel alınarak yazılmıştır.

Engizisyonlardan tutun da Papa'nın yanılmazlığına kadar birçok hadiseye Ümmeti Muhammed Leküm dinikum ve liye din (Sizin dininiz size, benim dinim ise banadır.) hükmünce"Onların dini, Onların meselesidir" olgunluğunda müdahil olmaktan uzak iken aynı olgunluğu hele ki İslam Nefreti'nin tavan yaptığı şu günlerde bazı gayrı müslimlerden beklemek oldukça zor.

Ne de olsa Arif Nihat Asya çok güzel söylemiş:

Diller, sayfalar, satırlar (Ebu Leheb öldü) diyorlar: 
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

Rabbim; Efendimizin "Ne güzel ordu ne kumandan" diye övdüğü yüzyıllar boyu İslam'a kılıçlık etmiş bu milleti; İslam'a kalkan olarak da muzaffer kılsın!..

Allahû Alem (En doğrusunu Allah bilir).


Edit: 06.01.2016, bazı imla düzeltmeleri yapıldı ve web sayfası kaynaklı hatalar giderildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder