15 Aralık 2013 Pazar

Rusya'nın Putin'inden Putin'in Rusyasına: Rusya Federasyonu’nun Hazar Politikası

Bölüm 6. 2. 3. Rusya Federasyonu’nun Hazar Politikası
Hazar’ın statüsünün belirlenmesi sürecinde önemli bir role sahip olan Rusya, Hazar Bölgesi’ne oldukça önem vermektedir. Başlangıçta Hazar konusunda Azerbaycan’a baskı yapmak suretiyle bir ivme kazanacağını düşünen Rusya Federasyonu’nun Hazar politikası, Putin’in iktidara gelmesi sonrasında değişikliğe uğramıştır. Rusya’nın dış politikasında özellikle de eski SSCB mekânındaki politikasında enerjinin temel unsur haline geldiği, Putin’in 21 Nisan 2000’deki Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada ortaya çıkmıştır. Putin, yaptığı açıklamada “partnerlerinin Hazar Bölgesi’nde çok aktif olduklarını ve kendilerinin de benzeri bir aktivite sergileyeceklerini” belirtmiştir.

Bu açıklama sonrasında 1999 yılından itibaren Rusya Federasyonu Enerji Bakanlığı görevini yürüten Viktor Kalyujniy, 31 Mayıs 2000’den itibaren Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Devlet Başkanı’nın Hazar Özel Temsilcisi olarak atanmıştır. Bu atama, Putin’in Hazar Bölgesi’ne verdiği önemi göstermektedir. Kalyujniy, bu göreve atanması sonrasında düzenli olarak Bakü’yü ziyaret etmiş ve Hazar sorununu Rusya’nın bakış açısı çerçevesinde çözmeye çalışmıştır. Kalyujniy, sürekli olarak Hazar’da statü sorununun bir an önce çözülmesi ve bu konuda geç kalınmaması gerektiğini ifade etmiştir.[1]
Hazar Havzası’nda varlığı kanıtlanmış petrol rezervi 15-40 milyar varil, tahmin edilen petrol rezervi ise 70-150 milyar varildir. Petrol haricinde ise, varlığı kanıtlanmış rezerv olarak 6,7-9,2 trilyon metreküp, tahmin edilen rezerv olarak ise 8 trilyon metreküp doğalgaz bulunmaktadır. Bölgeye yapılan yabancı yatırımların aynı şekilde devam etmesi ve çıkartılan petrolün uygun şartlarda ihraç imkânlarının sağlanması halinde, Hazar Havzası’ndaki petrol rezervinin, 2010 yılında 3,9 milyon varil/gün ve doğalgaz miktarının da 201 milyar metreküp/yıla ulaşacağı değerlendirilmektedir.[2]

Rusya, Hazar’ın deniz statüsünde olmadığını, kapalı bir göl olduğunu iddia etmekte olup, 5 Ekim 1994’de, Hazar’da tek taraflı eylemleri tanımayacağı yönünde, bir açıklama yapmıştır. Azerbaycan, Hazar’ın deniz olduğunu, kıyı ülkeler arasında her devletin kendisine ayrılan sektörü kullanmasını, Rusya Federasyonu ise, Hazar’ı göl kabul ederek karasuların düzenlenmesi, diğer alanların ve enerji kaynaklarının ortak kullanılması görüşlerini savunmakta, ayrıca Hazar Denizi’nin kıyıdaş beş ülke (Rusya Federasyonu, Kazakistan, Türkmenistan, İran, Azerbaycan) arasında eşit paylaşımını istemektedir.[3]

Gazprom önderliğindeki Baltık Boru Hattı konsorsiyumu için çalışan Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder, Avrupa’nın enerji ortağı olarak Rusya’dan başka bir seçeneği olmadığını belirtmiştir. Bazı Avrupa ülkelerinin ya da şirketlerinin Rusya ile anlaşma imzalamaya başlaması ise ABD’yi endişelendirmiştir. Söz konusu anlaşmalar, Avrasya kıtasındaki siyasi manzarayı da belirleyecektir. Gazprom sözcüsü Sergei Kuprianov’a göre, Rusya ve Avrupa’nın ticari çıkarları birbirine geçtikçe, her iki taraf da karşı karşıya gelmekten kaçınacaktır.[4]

Rusya Dışişleri Bakanlığınca yapılan açıklamada, Almanya’nın Baltık Denizi’nin altından geçecek boru hattı projesine dâhil olarak Rus doğalgazına çok fazla bağımlı hale geleceği yönünde ABD tarafından dile getirilen muhalefetin, Avrupa’nın enerji güvenliği konusunda duyulan kaygıdan değil, ABD’nin “iyi boru hattı Rusya’nın etrafından dolasan boru hattıdır” seklindeki anlayışından kaynaklandığı ifade edilmektedir.[5]

Her ne kadar Ermenistan, Rusya’yı rahatsız edecek bir politika izlemese de, Gazprom’un fiyatları artırmak istediği ülkeler arasında Ermenistan da bulunmaktadır. Rusya, Ermenistan’a ihraç ettiği gazın bin metreküpü için 110 Dolar istemiş, ancak Ermenistan’daki bütün gaz sistemini Rusya’nın kontrolüne vermesi durumunda gazı eski fiyattan alabileceğini belirtmiştir. Nitekim 22 Ocak 2006 tarihinde Moskova’da bulunan Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan, Moskova’nın teklifini kabul etmek zorunda kalmıştır. Neticede Rusya, İran-Ermenistan boru hattının da yüzde 45’ine sahip olmuş ve böylece İran gazının Gürcistan, Ukrayna ve Avrupa’ya ihracatını kontrol altına alma yönünde önemli bir adım atmıştır.[6]

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Azerbaycan’ın temel gelir kaynağı Bakü havzasındaki hidrokarbon rezervleri olmuştur. 1994’te Ermenistan ile ateşkes imzalanmış olması ve Haydar Aliev’in özelleştirme girişimleri, yabancı yatırımları ülkeye çekmiş ve ekonomiye ivme kazandırmıştır. Yüzyılın anlaşması olarak anılan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hattı aracılığıyla Hazar havzasının kaynakları uluslararası pazara ulaştırılacaktır. Böylelikle, başta Azerbaycan olmak üzere üretici ve ev sahibi ülkeler de gelir elde edecektir.[7]

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğalgaz boru hattı Gürcistan’dan geçmektedir. Boru hatları konusunu sadece ekonomik açıdan değerlendirmek yanlış olur. Çünkü boru hatlarının ekonomik olduğu kadar stratejik boyutu da önemlidir.[8]

Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli 13 Aralık 2006’da katıldığı bir konferansta, Gürcistan’ın enerji arz kaynaklarını çeşitlendirmeye yönelik bir politikası olduğunu, Güney Kafkasya Enerji koridorunu 2007’de hayata geçirebilmeyi arzu ettiklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca bunun sadece petrol değil doğalgazı da kapsayacağını, Moskova’nın hoşuna gitmese de bunun başarılması gerektiğini, Azeri-Ermeni ihtilafının projenin tamamlanmasını geciktirdiğini, bu nedenle Rusya’nın tek seçenek olarak kalmaya devam edeceğini de ifade etmiştir.[9]

Azerbaycan’ın Şahdeniz havzası doğalgazını Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşıyacak hattın, Avrupa’ya da ulaştırılması planlanmaktadır. Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğalgaz boru hattı, batılı ülkelerin ve Türkiye’nin enerjide Rusya’ya bağımlılığını azaltacak bir enerji koridoru olması yolunda önemli bir adım olarak görülmektedir.

Söz konusu gelişmeler, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 45’ini karşılayan Rusya’yı rahatsız etmektedir. Gürcistan’a metreküpü 110 dolardan doğalgaz satan Rusya’nın gaz şirketi Gazprom’un 2007’den itibaren fiyatı 230 dolara çıkaracağını açıklaması üzerine, Tiflis söz konusu fiyatı kabul etmemiştir. Bu durumda Azeri doğalgazını taşıyacak Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğalgaz boru hattı Gürcistan’ın da umudu haline gelmiştir. Ayrıca Bakü ile Moskova arasında fiyat pazarlığı devam ederken, Gazprom sözcüsü Sergey Kuprianov tarafından, Azerbaycan’a satılan doğalgazın 2007’den itibaren 4,5 milyar metreküpten 1,5 milyar metreküpe indirileceği açıklaması dikkat çekicidir.

Moskova, Azerbaycan’a verdiği elektriği 2007’de yüzde 80 oranında azaltabileceğini ve elektriğin fiyatını yüzde 13 arttırmak istediğini belirtmiştir. 2005 yılında Rusya ile enerji krizi yaşayan Avrupa Birliği (AB)’nin Moskova’ya bağımlılığını azaltmak için en önemli alternatifi, BTE yoluyla Avrupa’ya gaz taşıyacak Türkiye-Avusturya projesi (Nabucco)’dir.

Nabucco projesinin Rusya’nın enerjideki gücünü kıracağı değerlendirilmektedir. 2005 yılında Ukrayna’da yaşanan Batı yanlısı “Turuncu Devrim” sonrasında Rusya, zam isteğini Kiev’in kabul etmemesi üzerine, vanaları kapatmış ve AB’yi telaşlandırmıştı. AB, Rusya’nın enerji pazarını yabancı yatırımcıya açacak enerji anlaşmasını imzalamasını istemekte, Moskova ise enerjide devlet kontrolünün sürmesinde ısrarcı davranmaktadır.[10]

2005 yılı sonundan itibaren Rusya’nın Moldova, Ukrayna, Gürcistan, Beyaz Rusya, Azerbaycan gibi eski Sovyetler Birliği ülkelerine sattığı doğalgazın fiyatını artırması ve bu ülkelere giden doğalgaz akısını aralıklarla kesmesi, ayrıca dünya petrol rezervlerinin yüzde 60’ının bulunduğu Ortadoğu’da istikrarsızlığın artması sonucunda enerji güvenliği konusunda AB’nin Azerbaycan’a yönelik ilgisi artmıştır. 7 Kasım 2006’da Brüksel’i ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliev, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve AB yetkilileriyle görüşmüş ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Azerbaycan-AB Enerji İşbirliği Memorandumu’nu imzalamıştır.

Bu anlaşma, AB’nin enerji konusunda Rusya tekeline son vermek için alternatif hatlar ve kaynaklar arayışının devamı niteliğinde bir anlaşma olmasının yanı sıra AB’nin Azerbaycan’a olan ilgisinin her alanda artmasına neden olacaktır. Azerbaycan açısından ise, Batı ile entegrasyon stratejisinin önemli bir parçası görülmektedir.

Azerbaycan-AB Enerji İşbirliği Memorandum’unun maddelerinde;

- Tarafların enerji piyasaları arasında yakınlaşma sağlamak için Azerbaycan’ın elektrik ve doğalgaz yasalarının AB enerji yasaları ile uyumlaştırılması,

- Azerbaycan’dan ve Hazar Havzası’ndan Avrupa’ya uzanacak enerji boru hatlarının güvenliğinin artırılması,

- Enerji alanında teknolojik işbirliğinin artırılması,

- Çok yönlü enerji talebinin yönetilmesi siyasetinin geliştirilmesi,

hususları yer almaktadır.[11]

Anlaşmanın şartları dikkate alındığında, AB’nin Azerbaycan’a yönelik ilgisinin tek nedeninin Azerbaycan’ın sahip olduğu enerji kaynakları olmadığı, bunun yanında Azerbaycan’ın Orta Asya enerji kaynakları için transit ülke konumunda olmasının da rol oynadığı görülmektedir.[12] Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanı Natig Aliyev’in “Ana hedef Sahideniz yatağının ikinci aşamasını geliştirdikten sonra, Avrupa iç tüketiminde Azerbaycan doğalgazının kullanılmasını sağlamaktır.” sözleri ise Azerbaycan’ın enerji stratejisinde yeni hedefinin AB iç piyasası olduğunu göstermiştir.[13]
Rusya, Azerbaycan’a ihraç ettiği doğalgazın fiyatını 110 dolardan 230 dolara çıkaracağını açıklayınca, Bakü’de Novorossiysk hattı üzerinden petrol sevkiyatını durdurabileceğini açıklamıştır. “Zarar verme” deyimi başka alanlarda olduğu gibi politikada da geçerlidir. Örneğin, Rusya’nın doğalgaza zam yapması üzerine Tiflis, İran’dan doğalgaz almak istemiştir.[14] Bu olay Azerbaycan ve Güney Kafkasya için bir dönüm noktasıdır. Azerbaycan, Rusya ile pragmatik ve pazar ekonomisine dayalı ilişkiler içerisinde olmak istemekle birlikte bağımsız bir devlet olarak da ulusal çıkarları temelinde politika yürüttüğü görülmektedir.[15]

Azerbaycan petrol alanında yeterli olsa da doğalgaz alanında ithalatçı ülkedir ve doğalgazının büyük bölümünü Rusya’dan ithal etmektedir. Dünyanın birinci büyük doğalgaz rezervlerine sahip ülkesi Rusya, hem kendi doğalgazını, hem de Orta Asya’dan ucuz fiyata aldığı doğalgazı Avrupa piyasasına satarak ekonomik ve siyasi güç kazanmaktadır.[16]

Haydar Aliev’in enerji stratejisindeki başarısının temelinde dış dengelerin korunması politikası bulunuyordu. Bu bağlamda Azerbaycan 1993 yılından günümüze kadar denge politikasını devam ettirdi. Nitekim Azerbaycan, Avrupa ile enerji ilişkilerini geliştirirken, Rusya’yı da göz ardı etmemektedir. İlham Aliev’in 7-8 Kasım 2006 tarihlerinde Brüksel’e yaptığı ziyaretten sonra, 9 Kasım 2006’da gerçekleştirdiği Moskova ziyareti ve bu kapsamda Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi, Azerbaycan’ın dengeli dış politika stratejisini korumakta kararlı olduğunun bir göstergesidir.[17]

19. yüzyıldan itibaren hidrokarbon enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini elde tutmak ve taşıma güzergâhlarını kontrol altında bulundurmak büyük devletlerin temel amaçları arasında olmuştur.[18]

Azerbaycan’da ülkenin toprak bütünlüğünü korumak, halkın refah seviyesini yükseltmek ve demokrasiyi yerleştirmek gibi problemlerin hidrokarbon rezervlerinden elde edilen gelirle çözümleneceği düşünülmüştür. Sovyet teknolojisinin yetersiz olmasından dolayı isletilemeyen hidrokarbon yataklarının büyüklüğü, Azerbaycan’ın “Kafkaslardaki Kuveyt” olarak isimlendirilmesine neden olmuştur. Tüm bunlara rağmen, petrol zengini ülkede nüfusun % 40’ı hala yoksulluk sınırının altındadır. Hatta Bakü de dâhil olmak üzere, ülkede zaman zaman enerji sıkıntısı yaşanmaktadır. Bunun nedeni, devletin gelirlerini arttırmak amacıyla uluslararası pazara hidrokarbon arzını arttırması ve dolayısıyla iç pazarı ihmal etmesidir.

Bütçenin hidrokarbona olan bağımlılığının bir diğer nedeni de, vergi sisteminin düzgün islememesidir. Devlet, vergi gelirleri yerine hidrokarbon gelirlerini tercih ettikçe, dışarıda uluslararası piyasalara bağımlı hale gelmekte, içeride ise gittikçe otokratikleşmektedir. Bu noktada devlet, gelir için uluslar arası piyasalara tabi olması nedeniyle bağımlılaşmakta, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) aracılığıyla rezervler üzerinde münhasır bir yetki kullanıldığı için merkezileşmekte, ayrıca gelirler politik etki yaratmakta kullanıldığı için kişiselleşmektedir.

Hidrokarbon gelirlerinin etkileri, bütçe ve iç politika ile sınırlı değildir.

İhracat ile değer kazanan Azeri Manatı, yerli üretimi de baltalamaktadır. Bir geçiş ekonomisi olan Azerbaycan, sağlıksız vergi sistemi, yetersiz kalan mali politikalar ve hidrokarbon dışı gelirlerin az olmasından dolayı sıkıntı yasamaktadır. Ayrıca, 6 Kasım 2005 seçimleri öncesi ve sonrasında yaşanan politik çalkantılar da ülkede istikrarsızlık yaratmaktadır. [19]

Rusya, Azerbaycan petrolü konusunda, 1990 yılında Muttalibov’un[20] komünist iktidarı döneminde batılılarla işbirliği yapmıştır. Bu ilk işbirliği projesinde Azerbaycan sahasında petrol çıkarma islerinin % 40’ı Amoco şirketine verilmiştir. Geri kalan payın % 40’ı SSCB’ye, % 20’si ise Azerbaycan’a paylaştırılmıştır. Çok taraflı müzakereler ile (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan ve Umman) bir uluslar arası konsorsiyumun kurulmasına karar verilmiştir. Bu uluslararası konsorsiyum, Kazakistan (Tengiz)’dan başlayan petrol boru hattının, Astrakhan’dan ve Çeçenistan çevresinden geçerek Novorossiisk’e ulaşmasını sağlayacaktı.[21]

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, 9 Eylül 2006’da uluslararası akademisyenler ve gazetecilerden oluşan “Valdai Tartışma Kulübü” üyeleriyle Novo-Ogaryova’daki rezidansında gerçekleştirdiği toplantıda; Rusya için “enerji süper gücü” terimini kullanmak istemediğini, bu sözün Rusya Federasyonu’yi Sovyetler Birliği ile benzetmek için medya tarafından kasıtlı olarak kullanıldığını, Rusya’nın birçok ülkeden daha fazla enerji kaynağına sahip bulunmasının bir gerçek olduğunu, yabancı şirketlerin Rus ekonomisinin temel sektörlerinde, hidrokarbonların üretiminde, taşınmasında faaliyet göstermelerine hazır olduklarını, ancak Rusya’nın Avrupa pazarlarından ve teknolojisinden dışlandığını ifade etmiştir.[22]

Gazprom Başkan Yardımcısı Aleksandr Medyedev, Rusya’nın Güney Kafkasya ülkelerine 2006 yılından itibaren doğalgazı 110 dolardan satacağını duyurmuştur. Medyedev ayrıca, siyasi ilişkilerin, Güney Kafkasya bölgesine satılan doğalgazın fiyatının belirlenmesinde herhangi bir rol oynamayacağının altını çizmiştir. Fakat Rusya-Ermenistan stratejik ortaklığı üzerine hazırlanan plana göre ise, Ermenistan Rus doğalgazını satın almasıyla birlikte, Rus silahlarını da indirimli fiyattan satın alabilecektir.[23]

Rusya’nın doğalgaz şirketi Gazprom’un Gürcistan’a sattığı doğalgazın fiyatını 2007’de iki katına çıkarma tehdidine karşı (110 dolardan 230 dolara çıkarma), Gürcü yetkililer söz konusu tavrın siyasi amaçlı olduğunu, ülkenin doğalgaz ihtiyacını başka kaynaklardan temin edebileceklerini belirtmişlerdir. Rus yetkililer ise ticari nitelikteki söz konusu kararın, Rusya’nın eski Sovyet Cumhuriyetlerine yönelik sübvansiyonları durdurma ve piyasa fiyatlarına geçme stratejisinin bir parçası olduğunu ve Gürcistan ile yaşanan gerginliklerle bağlantısının bulunmadığı yönünde açıklamalarda bulunmuşlardır.[24]




[1] Çağrı Kürşat Yüce, Kafkasya ve Orta Asya Enerji Kaynakları, Ötüken Neşriyat; s. 247-248
[2] Hakan Kantarcı, Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006, s. 72-73.
[3] Hakan Kantarcı, Kıskaçtaki Bölge Kafkasya, İstanbul, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006, s. 73-74
[4] Owen Matthews, “The politics of pipelines”, Newsweek, 3 July 2006.
[5] Neil Buckley, “Georgia faces big increase in Russia gas price”, Financial Times, 3 November
2006.
[6] Necdet Pamir, İlyas Kamalov, “Rus Gazı ve Enerjide Bağımlılığın Bedeli”, Stratejik Analiz, Şubat 2006, Sayı: 70, s. 24-25
[7] Ece Aksop, “Azerbaycan, Türkiye’nin Yarasına Merhem Olabilir mi?”, Stratejik Analiz, Şubat 2006, Sayı: 70, s. 25.
[8] Yelda Demirağ, “Bağımsızlıktan Kadife Devrime Türkiye-Gürcistan İlişkileri”, Uluslar arası İlişkiler, Cilt 2, Sayı 7, Güz 2005, s. 147.
[9] Zurab Nogaideli, “Three Years After the Rose Revolution: Democratic Reform and Regional Challenges” , 13 December 2006.
<http://www.sais-jhu.edu/insider/calendar2.html>
[10] Zeki Tezer, “Enerjide engebeli koridor”, Cumhuriyet, 27.11.2006, s. 12
[11] Cavid Veliev, “Azerbaycan’ın Enerji Atağı”, Cumhuriyet Strateji, Sayı: 126, 27 Kasım 2006, s. 16.
[12] Cavid Veliev, “Azerbaycan’ın Enerji Atağı”, Cumhuriyet Strateji, Sayı: 126, 27 Kasım 2006, s. 16.
[13] Cavid Veliev, “Azerbaycan’ın Enerji Atağı”, Cumhuriyet Strateji, Sayı: 126, 27 Kasım 2006, s. 17.
[14] Boris Yunanov, “Kontrmeri Aliyeva i Uroki Kazakhskogo”, Noviye İzvestia, 05.12.2006.
[15] Elmar Mammadyarov, “Protect Us Against Bullies”, The Wall Street Journal, 19 January 2007.

[17]Cavid Veliev, “Azerbaycan’ın Enerji Atağı”, Cumhuriyet Strateji, Sayı: 126, 27 Kasım 2006, s. 17.
[18] Necdet Özalp; “Büyük Oyunda Hazar Enerji Kaynaklarının Önemi ve Konumu”,
Panorama Dergisi, Sayı 1, Şubat 2004. www.panoramadergisi.com s.1
[19]Ece Aksop, “Azerbaycan, Türkiye’nin Yarasına Merhem Olabilir mi?”, Stratejik Analiz, Şubat 2006, Sayı: 70, s. 25.
[20] Moskova tarafından 1990’da Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhurbaşkanı Abdurrahman
Vezirov’un yerine atanan Ayaz Muttalibov, bağımsızlıktan sonra yapılan ilk seçimlere tek aday olarak katılmıştı. % 83 oy alan Muttalibov, Cumhurbaşkanlığı ilanından sonra, Halk Cephesi’nin öncülüğünde ülkede başlayan itirazlar ve karışıklıklar sonucu ülkeyi terk etmiştir.
[21] Vladislav Shorokhov, “Energy Resources of Azerbaijan: Political Stability and Regional Relations”, Caucasian Regional Studies, Issue 1, 1996, s. 43-44.
[22] Andrei Zolotov Jr. “Putin Discusses China and Energy at Dinner”, Moscow Times, 11 September 2006, s. 1.
[23] Ermenistan’ın toplam askeri bütçesi 155 milyon dolardır. Resmi verilere göre, bu bütçenin yüzde 15’i silah alımına tahsis edilmektedir. Bu rakam ise 23 milyon dolardır. Fakat su bir gerçek ki, savaş durumu içindeki bir ülkenin silah alımına daha fazla para tahsis etmesi gerekmektedir. Neticede Erivan yönetimi pahalı alacağı doğalgaza karşılık, Moskova’dan silahları ucuza satın alacaktır.
 Bkz. Ara Tatevosyan, “Weapons Used to Convince Armenia”, Kommersant, 24 March 2006.
 [24] Neil Buckley, “Georgia faces big increase in Russia gas price”, Financial Times, 3 November 2006.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder