22 Şubat 2016 Pazartesi

Oğuzhan Yücel - Cemiyete Işık Tutan Kalem Olmak(!)

Bu yazı ne bir parodi ne de hakikat yolculuğuna işlenmiş bir nakıştır. Yazarın muhataplarının bile okumayacağı bir serzeniştir. Belki hezeyandır. Kim bilir, ancak tespit, tahlil veya tenkit değildir. Nitekim buna yeltenmez, yeltenemez. Sosyal medya feylesofluğuyla halledilebilecek şeyler (!) için de herhalde bu kadar zahmete girişilmez. Mesele, yazılarımızda olmasını istediğimiz hususlardır. Yazılarımızın barındırması gereken olmazsa olmazlardır.

Evet. Gelin hep beraber nasıl ışıldayan bir kalem haline gelinebileceğinin tarifini birlikte yazalım. Biraz cûret biraz müşkülpesentlik tamam o bizleriz işte! Lümpen olmaya beş kala. Öncelikle yazıların girizgâhını belli belirsiz bırakmakla başlayacaksınız. Temel kavramları sıralayıp manalı manasız cümleler kurmalısınız. Cümleleriniz tanım diyelim ve atıf yapıyorsunuz haliyle, sayfa sonunda değil de metin içinde parantezle göstereceksiniz – Apa usulü ile- ancak sayfa numaralarınızı koymayacaksınız. Yani (Turan, 2008, s.35) değil (Turan, 2008) yapacaksınız ki, okuyanlar sizin ne derin bir ufka sahip olduğunuzu ve sıradan bir sayfanın alelade cümlesiyle değil kitabın tamamını adeta tek cümle özet geçebildiğinizi görsün. Yazınızda alabildiğine uzun cümle kurmanız çok önemli. Kuracağınız her uzun cümle, bir paragrafı aşmalı ki, düşündüklerimi bakın nasıl da ifade ediyorum ama mesajını net verebilsin. Yok maazallah kısa cümlelerle meram anlatır, virgülün ve bağlaçların haricinde arada bir nokta koyarak yeni cümleye başlamanın da sıhhatli olduğu gerçeğine boyun eğerseniz okurlarınız tarafından anlaşılırsınız. İşte bu olmamalı. En azından cemiyetin devası iddiasındaki kalemlerimiz daha kapalı anlatımlara sarılmalıdır. Neticede yazı yazan içindir, şiir şair içindir. Okuyucu kast sisteminin zemin katında ikamet ederken olacak iş değil gerçekten.

Yazınızın uzun cümleleri ve bakın ben de ne kelimeler var ifadesi manasına gelen ağdalı kelimeleri de varsa dipnottan devam edebiliriz. Bakın yazıda anlam bütünlüğü önemli değil, şuan yazarın da meylettiği gibi kopuk anlatıma sarılın. Bu adam ne demiş diye tekrar bir önceki paragrafa oradan da olmazsa bir önceki sayfaya okuyucuyu yönlendirmemiz lazım. Sahi dipnotlar. Evet, Apa tercihiniz ise sayfa numarası koymayın ve kaynakçaya da ilave etmeyin. Yorulmayın diye diyorum.Diyelim yorulmak istiyorsunuz. Sayfa altında -CMS ile- klasik dipnot diye tabir ettiğimiz sayfa sonu, bölüm sonu yahut kitap sonunda numaralandırılmış atıfı tercih edin. Burada dikkat etmeyeceğiniz husus ”a.g.e.”ler, makalesi, kitabı, yayınlanmamış tez gibi türlerin ayrı özellikleridir. Dikkat etmeyin vurun geçin.

Yazınız sadece tespit, tahlil ve tenkit değil mi? Bir de bilgiler içeriyor mu? O zaman kaynakça göstermek lazım. Sıklıkla kaynakça yerine notlar yazıp, notlar yerine de kaynakça yazıyorsanız ikisi aynı şey değil mi diyerek zeytinyağının suya gösterdiği mukavemeti sergileyin. Korkmayın. Tabi kaynak olarak ne kullandığınız mühim. Çatı uyumu, cümlenin ögeleri halledilir dert etmeyin, yazdığınızı sabırlı bir arkadaş okur düzeltir – az sabrını tüketmedim arkadaşlarımın- ama kaynakta ne kullandığınızın mes’uliyeti sizin. O yüzden gelin kulak verin şu sese. Kaynak için en güvenilir (!) yol olan internetin en güzide ansiklopedisi, vikipedi kullanın. Hatta kaynağa katkınız olsun, açın bir üyelik orada madde kaleme alın. İlme fenne katkı sağlamanız, cemiyete ışık tutan kalem olmaktan daha az hayırlı değildir. Yalnız Vikipedi’deki atıfları kontrol etmeyin, hele o bazı kitaplardaki IBAN (!) -ısbn değil- numaralarını yapıştırıp link koyuyorlar ya, hakikaten böyle kaynaklar var mı yok mu diye tetkik etmek sizin işiniz değil. Bırakın kaynağınızı merak eden okuyucu yapsın. Yazar tetkik eder miymiş hiç ? Yani!

Bütün bunları yapsanız bile yazarlıkta rüşt ispatlamak adına bir adım daha kalıyor. Diyelim alıntıladığınız metin hacim olarak da muhteva olarak da yazının tabiatını zorladı. Aksi gibi de kaynağınızın yazarıyla da birebir aynı cümleler kurmaya başladınız. Sonuçta dile getirdiğiniz hadise konusunda kalemi ele alan ilk kişi değilsiniz. Ayrıca her şiir de kendinden önce yazılandan esinlenmiştir. Hadi bu teskin de tutmadıysa ne kadar varyasyon var ki, illa benzeyecek cümlelerin başı sonu diyerek soluklanın. Merak etmeyin, intihâl demezler. İntihal değildir o ayrıca. İntihal olsa duramazsınız.

Son tekrarı yapalım. Uzun cümleler, ağdalı dil, ucu sonu belirsiz tanımlar, atıflar, kaynakça… Değinmediğimiz bir husus kaldıysa onu acemiliğimize verin. Tabi ki sosyal medyayı seçeceksiniz mecra olarak bu sizin hakkınız. Bloglar, siteler kısa zamanda sizi bünyesinde bulundurmak için harekete geçecektir. Sosyal paylaşım hesabınızda ”www.pursaklargenclik.com da yazar” diye meslek tanımınızı yaptığınız andan itibaren yazarsınız. Bu kutlu davada ilk kaleyi zapt ettiniz. Ne mutlu size ve ne mutlu kalemşörlere. Bu arada yazı yazmak için eğildiği sahada araştırmaya emek vermiş insanlar sizin başarınızı kıskanacaktır. Okuyuculara meramını anlatmak için kalemini sivrilten, yabancı dilde dahi yazılar kaleme alan insanların değeri sizin yanınızda ne olabilir ki. Düşünün bir kere siz ”favlamaların, şukuların” ölçü birimi olduğunu varsaydığımız ortamda baş tacısınız artık. Diğerleri elbette hasetlenir.

Yolunuz açık, kaleminiz keskin, egonuz bol olsun.

(Bu arada başlık atarken dikkat edilen ilkemiz malumunuzdur. Başlık yazının tamamını kolayca kapsayabilmeli, okuyucunun sorusunu yanıtlayabilmeli denir. Umarım ihmal etmişizdir başlığımızı atarken, kurala uyduysak şimdiden sürc-i lisan için affola. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder