5 Haziran 2013 Çarşamba

Bu Yazı Canınızı Sıkabilir, "Dikkat! Eleştiri İçerir."

Malum gündem oldukça kalabalık ama farklı bir yazı yazmayı daha faydalı buldum. Biraz can sıkacağımı ve karşı eleştirilere de hedef olacağımı biliyorum. Genel manada 40 yaşın üzerindeki Türk Milliyetçileri kendilerini güncelleyemediklerine dair eleştiri oklarına hedef oluyorlar. Ağabeylerimize biraz da ben yükleneyim istedim. Genel yargılama aksiyon kaybı üzerinden yapılıyor.

80 öncesi dönemle karşılaştırıldığında hem yaşın hem de yaşanan şartların ortaya çıkarmış olduğu şartlar nedeniyle bir aksiyon kaybı yaşandığını inkar edemeyiz. Ancak orta yaşlı ağabeylerimizin tek kusuru aksiyonlarını kaybetmek olmamıştır. Günün gereklerini, anlam ve şartlarını maruz kaldıkları sıkıntılar nedeniyle anlamaya çalışırken bazı güçlükler çekmişler ve bu güçlükleri gün geçtikçe dozunu arttırmıştır. Bu durumlar kabul edilebilirliğin ve tolere edilebilirliğin üzerinde neticeler doğurmuştur.Üniversitede yanında evlenmek üzere olduğu kız sözlüsü ile gördüğü Ülkücü'ye dahi "tabiri caizse" ayar vermeye kalkışan ağabeylerimiz var bizim. Çünkü Ülkücü onların devrinde aşık olma lüksüne bile sahip değildi. Belki bunu kendileri o dönem içerisinde çok sorgulama fırsatı edinemediler. Ancak bu şartlar ihtilalin tam 30 sene sonrasında yaşayan ülkücülere dikte etmeye çalışılmasının çok anlaşılır olduğunu söyleyemeyeceğim.

31 Mayıs 2013 Cuma

Vaktiyle Bir Atsız Varmış...

Rahmetli Hocam Durmuş Hocaoğlu'nun kadim dostum dediği Mete Aksoy Üstadım bana ve birkaç dostuna şu şekilde sormuş:

Çok sevdiğim kardeşim Fırat Kargıoğlu'nun editörlüğünü yaptığı "Vaktiyle Bir Atsız Varmış" adlı kitap unutturulmak istenen "Atsız olayı"nı tekrar gündemimize taşıdı.
Atsız olayı diyorum çünkü İskender Öksüz hocamız kitap için yazdığı önsözde Atsız için bir "olay" der.
Evet Atsız bir olaydır! Bir kahramandır! Bir karakterdir!
Bu demek değil ki Atsız'ın tüm görüşlerine katılıyorum.
Hayır, Atsız'ın ırkçı ve dinî görüşlerine katılmıyorum. Buna rağmen Atsız'ı çok seviyorum. Çünkü Atsız bir karakterdir! Bir kahramandır! Bir "beğ"dir!

25 Mayıs 2013 Cumartesi

İçimde Derin Bir Sızıdır Kafkasya -I-

Kime bahar kime, kış olduğu belirsiz dönemlerdeyiz. Azerbaycan, Dağıstan, Çeçenistan ve niceleri...


Nart Kahramanlarından Savsırıko
Tek tek saymak oldukça zordur. Lakin her biri ayrı bir yaradır yüreğimizde. Öyle ki anlatıya göre Dağıstan'da bir kıza bir yiğit aşık olur. Kız ondan aşkına karşılık vermek adına bir karşılık ister. Eğer tüm Dağıstan halkları dilinde ona "seni seviyorum" derse, aşkına karşılık verecektır. Yiğit hemen işe koyulur. Rivayet olunur ki hemen işe koyulur. Rivayet odur ki o yiğit halen dolaşmakta imiş...

Türk'ün ayak bastığı her coğrafya gibi burası da kapitalizmin insan yiyen gövdesinin gözbebeklerinden birisi. Hiçbir zaman dünya ilgisini buradan çeviremedi. Burası da Ortadoğu* ile Avrupa arası bir geçiş bölgesi ama söylemlerde genelde Ortadoğu'ya dahil kabul edilir. Anadolu öncesi "Türk'e vatanlık etmiş" ayrı düştüğümüz ve yanı başımızda bizim nazarımızı üzerine çevrilmesini bekleyen ata yadigari coğrafyalardan biridir.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Suriye Olayları Avanesine REDDİYE!..


Üst not: Reddiye yalnızca linkten görülebilecek olan metne dair hazırlanmıştır.

http://onedio.com/haber/-saldiridan-sonra-suriyeli-siginmacilarin-kafasi-ezilerek-olduruldu--111008

Güzel vatanımda işler gittikçe bir hayli garip bir hâl almaya devam ediyor.

Hakan Albayrak'ı "Atatürk ırkçı idi" sözleri ile tanıdım. Kariyerine baktığınızda "açıklamaları" ile ciddi parallellik gösterdiğine tanık olursunuz. Bu beyanatları sahip olduğu kariyerle yapmış olması gayet doğal. Hiç mi hiç yadırgamadım. Nedense bu tarz sözleri hep kendisinin çalışmış olduğu medya kuruluşlarının üyelerinden işitiyoruz.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Emir Timur Ölçeklendirmesinde "Erol Güngör ve Talebeleri" Değerlendirmesi

Son günlerde güzel vatanımda cereyan eden hadiseler can sıkan türden... Bahsigeçen hadiseler beşiğinde bir ortak nokta var ki dile getirmek icap ediyor. Ortak noktanın adı "Milliyetçi Camia"nın önemli mütefekkirlerinden "Erol Güngör".

O'nu anar anmaz aklıma nedense Timur geldi. Şöyle ki:

Başkaca bakabildiğiniz vakit Timur; alimlere saygı gösteren bir hükümdardır. Askeri açıdan bir dehadır ve en muazzam on komutan arasında hemen hemen bütün saygıdeğer "Askeri Tarih" otoritelerince yer verilir. Doğrudan taht sahibi olmamasına rağmen bir O'nun ülkesini hep Timur Imparatorluğu ismi ile adlandırırız. Halbuki O hükümdarına sadık bir komutandır. O bir hükümdar değil, "küreken"dir. Her ne kadar hükümdarı bi-zatihi kendi yönlerdirse bile...

24 Aralık 2012 Pazartesi

Mer’i Hukuk ve Hz. Yunus*

“Hukuk” ve “nizam” kavramları insanın var olduğu günden beri mevcut iki kavramdır. İnsanlara bir vasat sağlayan, bu vasatın kaidelerini inşaa ederek “belirliliği” tesis eden, belirlilik neticesinde “güvenliğini” muhafaza eden insan tüm bunları şüphesiz ki “hukuk” sayesinde gerçekleştirmektedir.

Hukukun muhataplarını çeşitli kategorilere ayırmak gerekirse: hukukun aralarındaki nizamı muhafaza etmeye çalıştığı vatandaşlar, hukukun uygulayıcısı olan hâkimler, hâkime hukukun uygulanması konusunda ve vatandaşa hakkını arama hususunda yardımcı olan avukatlar, hukuk teorisiyle ilgilenen bilim adamları ve nihai olarak hukuk kurallarını (=kanun) belirleyenler yani kanun koyucular başlıkları açılabilir. İlk dört başlık başka yazıların mevzuu olmakla birlikte bu yazıda kanun koyucular incelenmeye çalışılacaktır.

“Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan
Halka müderris olsa da Hakk’a asi olur!”

Kültür Nokta-i Nazarından Konformizme Bir Tenkit Tecrübesidir*

Kültür (culture) Fransızcada “yetiştirme, tarım” mânâsında kullanılır. Ziya Bey’in (Gökalp) “kültür” kavramı yerine ikame etmek istediği “hars” kelimesi Arapçada “çiftlik” mânâsına gelmektedir. Her ne kadar ıstılah mânâsı olarak tatmin edici, efradını cami ağyarını mani bir tanımı bulunmasa da “kültür” yahut “hars” kelimelerinin etimolojisinden hareketle bir tanım yapmamız iktiza ederse,”kültür” bir ferdin yetiştiği, kendini bulduğu ve kendi olduğu; ahvâl, vasat ve şerait olarak ifade edilebilir. Yine kültür, mahallîdir ve millîdir. Âlemşümul bir kültürden bahsedilemez. “Türk Kültürü” “Anglo-Sakson Kültürü” şeklindeki ifadeler de bu cüzdendir.