Başkanlık Seçimleri Üzerinden Türkiye-ABD İlişkisi
Bir önceki yazımda da
belirttiğim gibi Amerika’nın dünya yönetiminde bir(inci) olduğu çıplak gözle
görülebilir bir durumdur. Bu sebeple olaylara bakıldığında Amerikan siyasetinde
aktif rol oynamak büyük bir sorumluluk getirmektedir. Şöyle ki, hedeflerimizden
biri Türk ve Amerikan halklarını kaynaştırmak ve yönetim başta olmak üzere
diğer dallarda alışveriş yapmak olmalıdır. Lakin bakıldığında siyasi alanda bir boşluk vardır
ve maalesef Türk Amerikalılar diğer grupların Türk-Amerikan ilişkilerinde rol
almasına ve oynamasına izin vermemektedirler. ABD’nin Ortadoğu, Kafkasya gibi
kısaca bu coğrafya hakkında cehaleti bulunmaktadır. Bu durum Türk
Amerikalıların siyasete katılmasıyla giderilebilecek bir durumdur. Nihayetinde
Amerikan Başkanının kim olduğu önemli değildir. Çünkü, o koltuğa oturan
Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu görür. Kafamızda bir resim çizersek kongre
üyeleri eyaletleri temsil eder ve buda hangi topluluğun desteğini alırlarsa o
yönde kongre üyelerini desteklerler ki Türk Amerikalılar bunu yapmadılar.
İleri ki yıllarda Balkan savaşlarının 100. yılını yaşayacağız ve bu bölgede ki
çekilen trajediyi kimse ele almayı gerek görmemiştir. Sadece Birinci Dünya Savaşının Anadolu
tarafından ele almak eksiklik yaratacaktır. Birde Türkiye’de dini özgürlük
olmadığına dair bir yol izlendi ki bunun doğru olmadığı çeşitli şekillerle
kanıtlandı. Örneğin; Heybeliada Ruhban Okulu tekrar açılırken Atina’daki
Camiinin hala aktif olmaması gündeme gelmedi. Bu durum düşündürücüdür ve burada
Türklerin daha aktif olması gerekmektedir. Türk-Amerikan aktifleşmesinden
bahsedersek, kamu politik eylem grupları kurulup başkan adaylarına destek
toplayarak yardımcı olunabiliyor. Bu yönde ABD’de Türkiye’yi temsilen var olan
“Turkish Coalition of America” isimli kuruluş 2008-2009 yılları arasında 146.000
dolar, 2009-2010 yılları arasında 300.000 dolar toplandığını belirtmiştir.[1] Bu
rakamlar küçük gözükebilir ancak kongre üyesi seçimlerinde muazzam bir para
desteği sağlamaktadır. Mesela, hiçbir Türk ABD’de yönetime gelemedi veya kongre
üyesi olamadı. Bu sorun kurulacak bir takım kuruluşlarla giderilebilecek bir
durumdur. Mesela Turkish Coalition of America isimli kuruluş Türk Amerikalı
gençlerin aynı eyalette hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından temsil
edilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
ABD’de yaklaşan Başkanlık seçimleri ile izlenecek
politikalar üzerine birçok çekişmeler süregelmektedir. ABD’de dış ticaret
konusunda değişiklikler lazım ancak Başkan Obama daha çok seçimlerle
ilgileniyor. Şuanda ilk kez Demokrat aday Obama’nın dış siyaseti büyük kabul
görmektedir. Seçimler daha çok ekonomi üzerine gidecektir. Başkanın programı
popüler konular üzerine duruyor. Yani, dış savaşı azaltmak ve iç siyaseti
arttırmak gibi konulardır. Bu değildir ki dış siyasetin sil baştan değişip baştan
yaratılacak olması manasına gelmemektedir. Obama 2. kez seçilirse ABD-Türkiye
ilişkisi tekrar gözden geçirilecektir. Çünkü, Obama-Erdoğan arasındaki kişisel
ilişki iyi düzeyde olabilir ancak kurumsal olarak bir yol kat edilmiş değildir.
Mesela, Davos olayı ve Mavi Marmara olayları Türkiye-İsrail ilişkilerini
germiştir. Bu tür farklılıklar ABD’nin Türkiye çeşitliliğini sevdiği için
ilişkisini her zaman yakın olmuştur. ABD artık bir karar verme aşamasına
gelmiştir. Bu karar büyük güç olup olmama durumudur. ABD askeri bütçesini yarım
milyon dolar azaltmıştı ancak bir süre sonra tekrar yarım milyon dolar azaltmak
zorunda kalacaktır. Tabiî ki bunları isteyen veya istemeyen kesimler olacaktır
çıkarları doğrultusunda.
Bazen ülkeler kayalıklar için bile kavga ederler. Çünkü
buralarda doğal kaynak olduğu düşüncesi aşılanmıştır. ABD Asya’ya bakarken bir
bütün olarak göremiyor. Bakarsanız Türkiye NATO üyesi olarak birçok ülkeyle
ilişkilidir. Ancak Asya ülkeleri ile böyle bir durum yoktur. Bir bisiklet gibi
düşünüce bir çark dönmezse hareket olmaz. Geçmişte ABD-USSR arasında askeri
teknoloji savaşı vardı lakin ekonomi anlaşmaları yoktu. Günümüzde ise ABD-Çin
arasında hem askeri hem de ekonomi anlaşmaları vardır. ABD Çini her şeye angaje
etmeye çalışmıştır. Mesela, G8’nin G20’ye çıkması Çin durumu içindir. ABD’nin
Transpasifik politikası var lakin Asya için tam bir ekonomi politikası
değildir. Buna göre ABD’nin Asya’da egemen bir güç olacağını sanmıyorum. Çünkü,
ABD askeri harcamaları kısarak dünya lideri devlet olamayacaktır. ABD’de
ileride mükemmelliğini kaybedecektir. İlk olarak, ABD’de askeri olarak geri
çekilme politikası vardır. Örneğin; Irak ve Afganistan. Usame Bin Ladin’in
öldürülmesi Obama yönetiminin başarısıdır. Siyasi ortam değişikliği içerisinde
bir yol izlenmektedir. Suriye bağlamında baktığımızda, Washington daha arkadan
müdahale etme politikası uygulamaktadır. Birleşmiş Milletler bu dönüşümü
oluşturacak uluslararası bir organizasyon değildir. Bunu bu bölgede yaşayan
insanların tutumundan anlayabiliriz. Bundan dolayı başka bir yol izlenmelidir.
İran konusunda ise, diplomatik yol denenmeye çalışıldı lakin hem Bağdat hem de
Moskova’da yapılan görüşmeler başarısız oldu. ABD sağlık reformu yaparken yeni
bir fon bulması gerekmektedir ki bunu da ancak savunmaya harcanan fonlar
azaltılarak yapılabilirdi. Buda bütün dünyayı değiştirir. Bakarsanız ABD
dünyanın her yerinde askeri yatırımı bulunmaktadır. Özellikle Ortadoğu’daki
askeri savunma planlamaları geri çekmek bütün fonksiyonları değiştirebilir.
İran ve Türkiye bu bölgede bir rejim olarak yarışmaktadırlar. Türkiye’nin Kuzey
Afrika ziyareti İran ziyaretinden daha çok ses getirmiştir. Bu durum gösteriyor
ki Türkiye modeli İran modeline göre halka daha mümkün ve positif görünüm elde
etmiştir. Bu durum ABD’nin ileride bu bölgede daha üstün duruma gelecek olması
Türkiye’nin yardımıyla olacağının göstergesidir.
ABD’de savunma harcamaları aynı düzeyde giderken; eğitim
ve sağlık harcamaları artarak devam edecektir. Bu durum yaşlı bir nüfusa
dönüştüğünden kaynaklanmaktadır. Obama bütçenin %2,5’nu askeri bütçe olarak
düşünmekte iken Cumhuriyetçi Başkan adayı Romney askeri bütçenin %4 olarak
kalacağını söylemektedir. Son dönemde ABD’nin ekonomi büyümesi çok düşük
seviyelerde kalmıştır. Örneğin; tarihsel sıralamayla gidersek 1950-60 yılları
arasında gelişme yukarı seviyelerde iken, 1970’lerde Vietnam savaşı ve Başkan
Carter’ın Tahran’daki rehine krizindeki başarısızlığı ekonomik gelişmeleri
aşağı çekmiştir. 1980’lere geldiğimizde Reagon devrimi ile tekrardan ekonomik
büyüme yukarı doğru hareket etmiştir ve 2000’lerde ise savaş ve terör olayları
ile büyüme durmuştur; ancak gelecekte nasıl bir yön izleyeceği meçhuldur. Bence
ABD’de Başkanlık seçimleri yaklaşırken baş başa giden Obama-Romney çekişmesini Obama’nın
zaferi ile sonuçlanacağını tahmin etmekteyim. Çünkü, ABD Başkanı olarak
seçimlere giren Obama’nın bu tecrübesini çok iyi kullanacağından eminim.
______________________________________
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder