80 öncesi mücadele veren ülkücü kuşak da genellikle 1950 ile 1964 yılları arasında doğmuştur. Bu kuşak da kendini "gerçek ülkücü" saymakta bu bağlamda kendilerini özel görmektedirler. Alparlan Türkeş'in yanında bulundukları için adeta kendilerini "sahabe" olarak görmektedirler. MHP milletvekillerinin yaş ortalamasının 56-57 olması bu tezimi kanıtlamaktadır.
İşin can alıcı noktası şurası ki bu kuşak da son yıllarda emekli olmaya başlamış böylece devlette veya özel sektörde (özellikle devlette) çalışmanın sınırlamalarından kurtularak sosyal medyada aktif olarak siyaset yapmaya başlamışlardır.
Buraya kadar her şey iyi güzel ama bu kuşak da yaşı ve emekli konumları gereği eski enerjilerini yitirmişlerdir. İçlerinden hâlâ yiğit ve delikanlı enerjilerini koruyan bir kesim olsa da çoğunluk yaşın ve konumun getirdiği (ve göbeğin) pasifist bir davranış kalıbı içine girmişlerdir.
İşte ben bu davranışa Gandist, Hristiyan yani pasifist davranış diyorum. Hristiyan'dan kastım daha önce açıkladığım gibi "bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir" diyen Hristiyan yaklaşımıdır. Yoksa herhangi bir inancı veya inançsızlığı küçümseyen, sınırlayan yobazlardan değilim...
İşte bu Gandist ve Hristiyan tavrı savunan "baby boomer ülkücüleri" ile, Atsız'ın, Alparslan Türkeş'in aksiyoner eserleri ile büyüyen, ailelerindeki bu "baby boomer ülkücüleri"nin 80 öncesine ait kahramanlık hikâyeleri ile büyüyen yeni nesil arasında ciddî bir kırılma yaşanmaktadır.
İşin daha vahim tarafı bu kuşağın bu pasifist Hristiyan söylemlerinin özellikle 90 yılından itibaren doğan kuşağın bir kısmı üzerinde ciddî bir etkisinin bulunmasıdır. Bu etkiye özellikle cemâatin ve İslamcı entelijansiyanın 2000'li yıllardaki milliyetçi câmiaya "tasavvuf şemsiyesi" altında giren kuvvetli etkisi eklenmektedir.
Dolayısıyla, bu eski Gandist, pasifist ve Hristiyan tavır şu an yirmili yaşlarının başında olan yeni kuşağın en azından bir kısmının tavrıyla ülkücü hareketin genetik dokusunu değiştirmeye başlamıştır. Bu sürecin ciddî bir kırılma yaşanmaz ise fazla uzun sürmeyeceğini ve bu tavrın artık hareket içindeki hâkim tavır olacağına inanıyorum çünkü aksiyoner tavrı sanunan ve ülkücü gençliğin çoğunluğunu oluşturan gençler yönetim, teşkilat ve lider gücüne sahip değildirler.
Aksiyoner zihniyet ise "şiddet yanlısı" (ne demekse?) olarak yaftalanarak psikolojik savaş usûlüyle zaten dışlanmıştır. Aksiyoner zihniyeti genellikle 40 yaş altı temsil etse de, bunu zihniyetteki, içindeki ateşi yitirmemiş "sahabe" de vardır. Bunlar da aynı şekilde dışlanmıştır.Galiba, sanal ortamdan bir arkadaşın dediği gibi, bize "sahabe"nin biyolojik ömrünü tamamlamasını beklemekten başka bir şey kalmıyor gibi görünse de "aksiyoner" ruhumu bunu da kabullenmiyor."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme