vatan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vatan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Emir Timur Ölçeklendirmesinde "Erol Güngör ve Talebeleri" Değerlendirmesi

Son günlerde güzel vatanımda cereyan eden hadiseler can sıkan türden... Bahsigeçen hadiseler beşiğinde bir ortak nokta var ki dile getirmek icap ediyor. Ortak noktanın adı "Milliyetçi Camia"nın önemli mütefekkirlerinden "Erol Güngör".

O'nu anar anmaz aklıma nedense Timur geldi. Şöyle ki:

Başkaca bakabildiğiniz vakit Timur; alimlere saygı gösteren bir hükümdardır. Askeri açıdan bir dehadır ve en muazzam on komutan arasında hemen hemen bütün saygıdeğer "Askeri Tarih" otoritelerince yer verilir. Doğrudan taht sahibi olmamasına rağmen bir O'nun ülkesini hep Timur Imparatorluğu ismi ile adlandırırız. Halbuki O hükümdarına sadık bir komutandır. O bir hükümdar değil, "küreken"dir. Her ne kadar hükümdarı bi-zatihi kendi yönlerdirse bile...

17 Ekim 2012 Çarşamba

Vatan Üzerine - II -

Not: Vatan Üzerine - I - yazısının devamıdır. Yazının bütünlüğü açısından bir önceki makalenin de mutlaka gözden geçirilmesi ehemmiyet teşkil eder.

Günümüz Türk milleti ve özellikle Türkiye için durum bir hayli karmaşık bir haldedir. Çünkü Türkiye hem konumu hem de tarihi gereği birçok ülkeye nasip(!) olmayan özel bir konumdadır. Rahmetli Reha Oğuz Türkkan’ın ifadesi ile “Biz obamızı çakalların yolu üzere kurmuşuz.” Türkiye’deki gerek kendi iç dinamikleri ve gerekse dünya klasman ülkeleri arasında gelişen rekabetten en doğal netice olarak millet etkilenmektedir. Bu hal düşünce dünyasında değişimlere, davranışlarda farklılaşmalara ve yeni toplumsal sınıfların yahut gurupların oluşmasına neden olmaktadır.

"Vatan" Üzerine - I -

Vatan, kuvvete râmolan vefâsız bir kadına benzer… [1]
Durmuş Hocaoğlu



İnsanlar doğdukları an itibari ile kendilerini kurulu bir düzenin içerisinde bulurlar. Doğanın kendine has yasaları uyarınca her canlı bir anne babası var olagelmiştir. Bu düzen, insanoğlu için mikro düzeyden makro düzeye kadar gün be gün safhalar atlar, merhaleler atlatır; bir bebeğin nazarında… İnsanoğlu doğduğu andan itibaren gerek teolojik gerekse felsefi olarak var oluşunu sorgulamış, kendince belli neticeler elde etmiştir. Çok basit bir gözlem ile ilk tadılan şey anne sütü olur. Gözler ilk anne babaya bakar. Dil ilk defa anne baba der, çoğunlukla. Ev denilen bir çatının altında tabiatın vahşiliğinden korunuruz. Lakin dünyada ilk olarak tanıdığımız şey annemizin kokusu olsa gerek. İşte milli kimlik burada başlar. Kundaklandığımızda, ağzımıza bir emzik verildiğinde ve özellikle bir ninni dinlediğimizden andan itibaren biz “bir milletin üyesi, bir vatanın ferdi” haline gelmişiz demektir.