6 Mayıs 2013 Pazartesi

Emir Timur Ölçeklendirmesinde "Erol Güngör ve Talebeleri" Değerlendirmesi

Son günlerde güzel vatanımda cereyan eden hadiseler can sıkan türden... Bahsigeçen hadiseler beşiğinde bir ortak nokta var ki dile getirmek icap ediyor. Ortak noktanın adı "Milliyetçi Camia"nın önemli mütefekkirlerinden "Erol Güngör".

O'nu anar anmaz aklıma nedense Timur geldi. Şöyle ki:

Başkaca bakabildiğiniz vakit Timur; alimlere saygı gösteren bir hükümdardır. Askeri açıdan bir dehadır ve en muazzam on komutan arasında hemen hemen bütün saygıdeğer "Askeri Tarih" otoritelerince yer verilir. Doğrudan taht sahibi olmamasına rağmen bir O'nun ülkesini hep Timur Imparatorluğu ismi ile adlandırırız. Halbuki O hükümdarına sadık bir komutandır. O bir hükümdar değil, "küreken"dir. Her ne kadar hükümdarı bi-zatihi kendi yönlerdirse bile...

24 Aralık 2012 Pazartesi

Mer’i Hukuk ve Hz. Yunus*

“Hukuk” ve “nizam” kavramları insanın var olduğu günden beri mevcut iki kavramdır. İnsanlara bir vasat sağlayan, bu vasatın kaidelerini inşaa ederek “belirliliği” tesis eden, belirlilik neticesinde “güvenliğini” muhafaza eden insan tüm bunları şüphesiz ki “hukuk” sayesinde gerçekleştirmektedir.

Hukukun muhataplarını çeşitli kategorilere ayırmak gerekirse: hukukun aralarındaki nizamı muhafaza etmeye çalıştığı vatandaşlar, hukukun uygulayıcısı olan hâkimler, hâkime hukukun uygulanması konusunda ve vatandaşa hakkını arama hususunda yardımcı olan avukatlar, hukuk teorisiyle ilgilenen bilim adamları ve nihai olarak hukuk kurallarını (=kanun) belirleyenler yani kanun koyucular başlıkları açılabilir. İlk dört başlık başka yazıların mevzuu olmakla birlikte bu yazıda kanun koyucular incelenmeye çalışılacaktır.

“Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan
Halka müderris olsa da Hakk’a asi olur!”

Kültür Nokta-i Nazarından Konformizme Bir Tenkit Tecrübesidir*

Kültür (culture) Fransızcada “yetiştirme, tarım” mânâsında kullanılır. Ziya Bey’in (Gökalp) “kültür” kavramı yerine ikame etmek istediği “hars” kelimesi Arapçada “çiftlik” mânâsına gelmektedir. Her ne kadar ıstılah mânâsı olarak tatmin edici, efradını cami ağyarını mani bir tanımı bulunmasa da “kültür” yahut “hars” kelimelerinin etimolojisinden hareketle bir tanım yapmamız iktiza ederse,”kültür” bir ferdin yetiştiği, kendini bulduğu ve kendi olduğu; ahvâl, vasat ve şerait olarak ifade edilebilir. Yine kültür, mahallîdir ve millîdir. Âlemşümul bir kültürden bahsedilemez. “Türk Kültürü” “Anglo-Sakson Kültürü” şeklindeki ifadeler de bu cüzdendir.


17 Ekim 2012 Çarşamba

Vatan Üzerine - II -

Not: Vatan Üzerine - I - yazısının devamıdır. Yazının bütünlüğü açısından bir önceki makalenin de mutlaka gözden geçirilmesi ehemmiyet teşkil eder.

Günümüz Türk milleti ve özellikle Türkiye için durum bir hayli karmaşık bir haldedir. Çünkü Türkiye hem konumu hem de tarihi gereği birçok ülkeye nasip(!) olmayan özel bir konumdadır. Rahmetli Reha Oğuz Türkkan’ın ifadesi ile “Biz obamızı çakalların yolu üzere kurmuşuz.” Türkiye’deki gerek kendi iç dinamikleri ve gerekse dünya klasman ülkeleri arasında gelişen rekabetten en doğal netice olarak millet etkilenmektedir. Bu hal düşünce dünyasında değişimlere, davranışlarda farklılaşmalara ve yeni toplumsal sınıfların yahut gurupların oluşmasına neden olmaktadır.

"Vatan" Üzerine - I -

Vatan, kuvvete râmolan vefâsız bir kadına benzer… [1]
Durmuş Hocaoğlu



İnsanlar doğdukları an itibari ile kendilerini kurulu bir düzenin içerisinde bulurlar. Doğanın kendine has yasaları uyarınca her canlı bir anne babası var olagelmiştir. Bu düzen, insanoğlu için mikro düzeyden makro düzeye kadar gün be gün safhalar atlar, merhaleler atlatır; bir bebeğin nazarında… İnsanoğlu doğduğu andan itibaren gerek teolojik gerekse felsefi olarak var oluşunu sorgulamış, kendince belli neticeler elde etmiştir. Çok basit bir gözlem ile ilk tadılan şey anne sütü olur. Gözler ilk anne babaya bakar. Dil ilk defa anne baba der, çoğunlukla. Ev denilen bir çatının altında tabiatın vahşiliğinden korunuruz. Lakin dünyada ilk olarak tanıdığımız şey annemizin kokusu olsa gerek. İşte milli kimlik burada başlar. Kundaklandığımızda, ağzımıza bir emzik verildiğinde ve özellikle bir ninni dinlediğimizden andan itibaren biz “bir milletin üyesi, bir vatanın ferdi” haline gelmişiz demektir.

2 Ekim 2012 Salı

Malum Olaylar...

Başlığa "Malum Olaylar" dememin sebebi aşağıda sunuş kısmının altında yer alan satırları okuduğunuzda "ben bu filmi izlemiştim" ifadesinin zihninizde zuhur edeceğini tahmin ettiğimdir. Bizim bugünlerde yaşadığımız birçok vakia aslında "sosyal psikoloji" deneyi olarak denenmiş ve başını gördüğünüzde sonunu yaşamadan izah edebileceğiniz hadiseler. Buna dair bir makaleyi geriye dönük zaman zaman yapmış olduğum okumaların birinde rast geldim ve ülkesi için güzel günler hayali kuranlarla üleşmek arzusu hasıl oldu.

20 Eylül 2012 Perşembe

İslamofobi vs İslamodium ve Oryantalist Çok Eşlilik Bakışı

Yazacaklarım özellikle bayan arkadaşlarımızı rahatsız edecek ama yazmadan da edemedim:

Yine yazacaklarım benden önce bu konuda kalem oynatanlara doğrudan yahut dolaylı bir eleştiri değildir. Kendimce modernleşme kıskacına düşmüş "Ümmeti Muhammed"in içinden "Bizanstan geçme hastalıklarımıza" dair bir fasıladır.

İslamofobi, karikatür krizleri, ifade özgürlüğü, İslam, aktüel, kin, nefret ve pasif agresif saldırılar...

Kime ve neyi anlatmak istiyorsunuz?