6 Aralık 2018 Perşembe

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a Açık Mektup


Öncelikle vazifeniz kutlu olsun. Uzun zamandır ihtiyacı derin bir şekilde hissedilen eğitimci bir eğitim bakanına kavuşmak bile umut verici.

Türk Milleti olarak tarih boyunca kültürleri bir araya getiren ve taşıyan bir karakterde olduğumuz en bariz tarih tahlillerinden biridir. Sanayi toplumu ile birlikte açığa çıkan yenidünya denklemi içinde ise önce gelenler arasında bulunamadık. Hoş, bulunmak da istemezdik. İhtiyaçtan fazlası bir üretim, paraya dayalı bir ekonomi, tedarik yerine bir pazar ekonomisini çok ahlaki bulmamız dayandığımız miras ile çok uyuşmazdı. Fakat var olma mücadelesinde şartların adil olmadığı bir ortamda benliğin muhafazası adına zamanın ruhuna uygun bir modeli kendimize üretmek/türetmek/var etmek zaruri bir durumdur.

Milli eğitimdeki tüm değişiklikleri birebir müşahede eden 87'li nesilden Yüce Türk Milleti'nin fertlerinden biriyim. Teknik lise mezunu olmanın vermiş olduğu siyasi kısıtlara rağmen kısıtların etrafından dolaşmayı/zorlamayı yeğledim ve 2005'te mezun olduğum lisemde stajyer de olsa bir sene kadar öğretmenliğim de bunda pay sahibidir.

Hasbelkader tahsilimin bana verdiği cüretle size ait olduğu söylenegelen metne paralel bazı cümleler sarf etme niyetindeyim. Ayrıca blockchain, büyük veri ve yapay zekâ konulu bir brifing almış olmanız beni 3 yaşındaki oğlum adına ziyadesi ile umutlandırıyor.

· Eğitiminin asli unsuru insandır. Diğer her şey; tabletlerden tutun da binalara, z-kitaplara ve EBA sistemine kadar ikincildir. İnsan ise öğreten ve öğrenen olarak iki sınıftır. Birinin diğerinden az ya da çok önemde olduğunu farz etmek, düşünmek ya da tahayyül etmek yapılan eski hataların tekrarı olacaktır.

· Öğretmenleri aşağılayan ve toplum nezdinde değersiz kılan 147 ve öğrenciler tarafından not verilmesi gibi işgüzar ve bir o kadar eğitimden anlamayan kişilerce tasarlandığı çok belirgin konular, umarım bir daha bu milletin başına bela olmamak üzere hak ettiği yerde unutulur gider.

· 4+4+4 olarak geçmiş olduğumuz yıllarda hayatımıza giren yeni bir eğitim anlayışı, tekrar sil-baştanlarla yıkılmak yerine -bu seferlik olsun- yaraları ve hastalıkları tazim ve tadil edilmek durumundadır. Tekli eğitim sistemine geçiş en az 5 senelik bir eylem planına muhtaçtır. Nüfusumuzun neredeyse 4'te 1'ini ev sahipliği yapan İstanbul için ise bu zaruridir. Ani kararlarla uygulamaya konulan reformlar ülke eğitime yarardan çok zarar vermektedir.

· İyi ve yeteri kadar iyi olamayan -asla kötü değil- öğrencilerin birbirinden belirli ölçülerde ayrılması kaçınılmaz bir durumdur. Elimizde var olan hiçbir şekilde kalmanın uygulanmadığı ve devamsızlıkların işletilmediği bir eğitim sisteminin çağın gereklerini yakalaması ve kalitesini yükseltmesine dair bir tahayyül beyhude olacaktır. En azından;

- Okuma yazma öğrenememiş öğrenci sınıf tekrar etmelidir.

- Belirli başlı gerekleri yerine getirememiş öğrenci ilkokul son sınıfını tekrar etmelidir.

- Sadece imam-hatip seçeneği getirilmiş olan ikinci 4 dört senelik ortaokul eğitimi için mutlaka ve muhakkak "teknoloji ve sanat" eğitimi seçeneği getirilmelidir. Var olan teknoloji programlarından haberdarım. Ancak bu programlar okul programının içine dâhil edilmeli ve konunun uzman öğretmenleri ile çalışılmalıdır.

- Halen görev yapmakta olan ve benim de tanıyıp varlıklarından emin olduğum lise, yüksekokul mezunu ve eğitim fakültesi dışında eğitim almış kimselerin "öğretmenlik" unvanı taşıyabilmek adına eğitimlerini tamamlamaları için "üniversiteler" tarafından yürütülen programlara dâhil edilmeleri teşvik edilmelerini ve ola ki hem kendilerini öğretmen olarak addedip hem de öğrenmeye bir direnç göstermek gafletinde bulunuyorlarsa, farklı bir vazifeye nakledilmelerini yahut emekli edilmelerini şiddetle ve hararetle tavsiye ediyorum.

- Seçmeli olarak isimlendirilen ve her ne hikmetse öğrencilere zorunlu kılınan dersler yeniden ya sıfatlarına uygun bir hale getirilmeli ya da kendilerine sıfat olarak verilen seçmeli ibaresi kaldırılmalıdır.

- Teknik liselerin durumu içler acısıdır. Teessüfle söylüyorum ki bu bölümlere giden/gönderilen öğrencilerin önemli bir kısmının gelecek ile alakalı umutsuzlukları yüzünden "günü gün etme" gibi bir anlayışla derslerine yeterli ilgiyi göstermemekte ve maalesef kendilerinden farklı konum ve düşüncedeki öğrencilerin de eğitimlerine mani olunmaktadır. Bir dönem çokça söylenen fakat her hikmetse devamı getirilmeyen "meslek lisesi memleket lisesi" konusu devlet tarafından ele alınarak, bu konuda ciddi teşvikler ve tedbirler ölçüsünde teknik eğitim ülkemizle tekrar kavuşturulmalıdır.

- Formasyon adı altında 3 aylık kurs programları Türkiye'nin eğitim tarihindeki kara bir leke olarak layık olduğu yere gönderilmeli ve buluşturularak atılmalıdır. Formasyon, tıpkı eğitim fakültelerinde uygulandığı üzere en az 1 sene boyunca öğretmenin aktif bir şekilde zamanının bir kısmını okulda geçtiği, 1,5 – 2 seneden kısa sürmeyen ve mümkünse tezsiz yüksek lisans mertebesindeki eski konumu iade edilmelidir.

- Fatih projesi, var olan haliyle uygulanması ülkemizin parasını çok yanlış bir şekilde tüketmekten ötesi değildir. Proje, ARM tabanlı IoT olarak da tarif edilen tek kart üzerindeki mikrobilgisayarlar olarak değiştirilmeli ve anlaşılacak firma/firmalara bu cihazların ülkede üretimi için şartlar azami zorlanılmalıdır. Devlet politikası olarak "açık kaynak kodlu" programlara geçiş için bakanlığınız ön ayak olmalıdır.

- Okul sadece öğrencilerin eğitim yeri değildir. Şartları uygun okullarda aşı, hijyen, çocuk psikolojisi, şiddet, meslek edindirme gibi birçok konuda "velilere" eğitim verilebilir. Diğer taraftan okulların yaz tatili boyunca atıl bırakılması kaynakların etkin kullanımı adına etkin bir örnek olmadığını biliyoruz. Ülke çapında okullarda verilen yaz kurslarını sertifikasyonlarla destekleyerek buraları bulundukları konumların daha gözde mekânları haline getirebiliriz.

Türk Milleti'nin var oluş mücadelesinin tarih çizgisine baktığımızda yurt edinilen toprakların her daim; geçiş noktası olduğunu ve stratejik unsur(lar)a hâkim olduğu aşikâr.

Küreselleşen dünyada "gök çadırımız" olmuşken dönemin en önemli stratejik unsuru olan "entelektüel sermayemizin" en etkili bir şekilde sizin ve kadrolarınızın rehberliği yeşermesi/büyümesi ve olduğundan daha iyi bir hale gelmesi temennisi ile…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder