29 Haziran 2012 Cuma

Neveser Kökdeş ve Şeker Pembesi Romanlar



“Kuş olup uçsam sevgilimin diyarına
Saçından bir tel alsam ah taksam başıma
Söylesem sevgimi, kalbimi açsam ona
Aşkımın çiçeğini taksam başına
Sözleri ah sitemkâr kıskanır beni yakar
Nazlanır yalvarır ah o güzel yar
Söylesem sevgimi kalbimi açsam ona
Aşkımın çiçeğini taksam başına”


27 Haziran 2012 Çarşamba

Bir İdeal ve Liderlik Örneği Olarak Alparslan Türkeş

Yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı
Önce Allah, sonra genlerim şahit
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyor masaların altından
Parmakları fahişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil; süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım; sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum

Dilaver Cebeci

                                         
Siyaset; insanoğlunun antik çağlardan beri sürdüregelir olduğu yönetim biçimleri sanatıdır. Sosyal bir varlık olarak insan, birçok konuda olduğu üzere “yönetim” hususunda da bir uzmanlaşmaya, uzmanlaşarak gelişmeye ve gelişerek ilerlemeye ihtiyaç duyar. Antik çağlarda soylular yahut kutsiyet atfedilen seçilmişler tarafından gerçekleştirilen bu eylem, günümüz modern insanına ulaşana kadar sayısı bilinmeyen adette kabuk değiştirmiştir.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Nomadların Mâtemi


Aradan yüzyıllar geçse de                
İnsanlar hala anlamıyordu                 
Nasıl bir ordu, nasıl bir millet
Bunca gemisini karadan                    
Atlarını denizden yürütüyordu         
Oysa “fetih” muştusundan belli idi  
Özenerek yaratmıştı Yaradan

Henüz çocukluk yıllarımda okuduğum ve hayatımda mühim bir yer edinerek belki tarihi bana sevdiren kitapta okumuştum bu şiiri. “Türklerin Altın Kitabı” isimli saman kâğıdına muhtemelen ben doğmadan önce basılmış; vakti zamanında Tercüman gazetesi tarafından okurlarına hediye edilmiş bir kitaptı. Kapağında, şiirin tasvir ettiği bir ufak tablo vardı. Tablonun tamamı ise içerisinde saklı olarak Peçenekler kısmında bulunuyordu. Başında börkü, elinde tuğu, belinde kılıcı, sırtında sadağı ve oku bulunan; atı üzerinde Yunan Tanrıları’nın ulaşamayacağı bir azametle ordusunun Marmara Denizi’nden at sırtından geçişini seyreden bir başbuğu tasvir ediyordu.  Selçuklu döneminde kendi milleti ile savaşmayı reddederek Bizans lejyonundan ayrılan bir bölük bir sonraki sayfalarda anlatılıyordu…