19 Eylül 2013 Perşembe

27 Mayıs Cühelasına "Haddini Bil" Denemesi

''Doğacaktır sana vaadettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.''

2 gün önce 17 Eylül'dü. Yani Adnan Menderes'in idamının yıl dönümü.

Bazı geri zekalılar yine aynı şeyleri tekrarlayadurdu. Güya 60 darbesini (onlara göre) Türkeş yapmıştı ve idamların faili de yine Türkeş'ti. Kendi kitapları haricinde farklı herhangi bir kitabı okumayan bir kesim için herhalde kaynağı kendinden bu tarz söylemleri defalarca tekrar etmek, kendi yalanına inanmakvari bir hareket olarak kendilerinde bir alışkanlık haline geldi.
Öncelikle belirtmek isterim ki İslamî de olsa kendine bir kimlik yaratmış guruba dair eleştiri, kritik ya da tenkitte bulunmak İslam'ın ya da Müslümanların kendisine yöneltilmiş oklar olarak algılanması kesinkez büyük bir hatadır. Ancak Müslüman sıfatı taşıyan herkesin buna yakışır bir şekilde hareket etmesi gerekir. Mesela Kristin Stewart ile 15 dakika görüşebilmek için 500.000 $ ödeyen bir kimseden* de Müslümanlığa yaraşır bir şekilde davrandığını söylemek "Müslümanlığın kimliğine" yapılmış bir zulümdür. Bir büyüğümün sıklıkla belirttiği üzere "İslam'ın beş şartı var. İtiramız yok. Lakin altıncısı "haddini bilmek", bir yedincisi de olacaksa "had bildirmektir.". Yüce Kitabımız Kuranı Kerim'in Hucurat Suresi'de buyurduğu üzere:

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ
Muhakkak ki Allah adil olanları sever.

Bu tarz yıkma faaliyetleri herkesçe malum bir cemaatin(!) liderinin Rahmetli Başbuğ için ''O'nu hiç affetmeyeceğim'' lafını bozuk plak misali tekrar ediyorlar. Kendisinin bu beyanatı tahminim Rahmetli Başbuğ'un Hakk'a kavuşmasından sonra olacak. Çünkü kendisinin bir dönem Rahmetli Başbuğ tarafından korunup kollanıldığı, hatta bu beyanda Rahmetli Başbuğ'un basın açıklaması dahi yaptığını kimseden saklayacak değiliz. Emin olmamakla birlikte eğer malum açıklama hakikaten Başbuğ'un hakkında rahmetli olması sonrası bir açıklama ise sarf etmeye değecek herhangi bir söz olduğuna inanmıyorum. Kaldı ki bir idam konusunda üçüncü bir şahsın herhangi bir şekilde "af yetkisi"nin mevcudiyeti de söz konusu değildir.

Okumayan, araştırmayan, kendi tarihini bilmeyen ve haliyle de kuş kadar beyni olmayan kimseye laf anlatma derdinde değiliz. Lakin dimağların zehirlenmemesi adına; Rahmetli Başbuğumuz Türkeş'in malum darbe komitesinde darbeyi radyodan Türkiye'ye duyuran ''Kudretli Albay'' olmasına rağmen idam riskini kendisi de yaşamış ve diğer "ondörtler" ** (herbiri farklı bir ülkeye sürgün edilmiştir.) gibi dünyanın bir ucuna; Hindistan'a sürgün edilmiştir.

Tabii bahsi geçen guruba "Cemal Madanoğlu" desek o kim diye aval aval suratımıza bakacaklar. Darbe mağduriyeti yapanlar ne Hulusi Turgut'un "Şahinlerin Dansı kitabını okudu, ne de Rasim Ekşi'nin İngiliz, Amerikan ve Fransız Belgelerinde Alparslan Türkeş kitabını gördüler. Ülkemizdeki maalesef yaygın olduğu şekli ile "Bilmeden fikir sahibi oluyorlar."

Bu isimlerin tamamı askerlik mesleğinden emekli edilerek, saf dışı bırakılmıştır.

Ondörtlerin listesi aşağıdaki gibidir:

İsim............................Not.................................................................................Vefat Tarihi

1 Alparslan Türkeş......13 Kasım 1960 tarihinde Yeni Delhi'ye sürgün edildi........ 4 Nisan 1997
2 Orhan Kabibay........13 Kasım 1960 tarihinde Brüksel'e sürgün edildi............. 24 Temmuz 2002
3 Orhan Erkanlı..........13 Kasım 1960 tarihinde Mexico City'ye sürgün edildi .....28 Mart 1995
4 Münir Köseoğlu ......13 Kasım 1960 tarihinde Stokholm'a sürgün edildi ..........19 Mart 2002
5 Mustafa Kaplan ......13 Kasım 1960 tarihinde Lizbon'a sürgün edildi ...............Hayatta
6 Muzaffer Karan.......13 Kasım 1960 tarihinde Oslo'ya sürgün edildi................ 10 Ocak 2006
7 Şefik Soyuyüce .......13 Kasım 1960 tarihinde Kopenhag'a sürgün edildi ..........Hayatta
8 Fazıl Akkoyunlu ......13 Kasım 1960 tarihinde Kabil'e sürgün edildi .................12 Şubat 1976
9 Rıfat Baykal ............13 Kasım 1960 tarihinde Tel-Aviv'e sürgün edildi..............9 Haziran 2000
10 Dündar Taşer ........13 Kasım 1960 tarihinde Rabat'a sürgün edildi..................14 Haziran 1972
11 Numan Esin ..........13 Kasım 1960 tarihinde Madrid'e sürgün edildi................Hayatta
12 İrfan Solmazer ......13 Kasım 1960 tarihinde Lahey'e sürgün edildi..................25 Ekim 2008
13 Muzaffer Özdağ.....13 Kasım 1960 tarihinde Tokyo'ya sürgün edildi...............6 Şubat 2002
14 Ahmet Er ..............13 Kasım 1960 tarihinde Trablusgarp'a sürgün edildi.........Hayatta

Söylediklerimize inanılması gibi bir derdimiz yoktur. Sovyetler dahil olmak üzere İngiliz, Amerikan ve Fransız arşivlerine konu hakkında bakılabilir. Rahmetli Başbuğ'un idamlarda herhangi bir payı var mı yok mu görülebilir. Ne Ülkücü Hareket'in ne de O'nun Başbuğ'unun bu konuda bir korku ve kaygısı yoktur. 

Kaldı ki yargılama Yüksek Adalet Divanı tarafından yürütülmüş ve tam 9 ay 27 gün boyunca sürmüştür. İdamın gerçekleştiği 17 Eylül 1961 yılında Rahmetli Başbuğ ve arkadaşları Rahmetli Başbuğ ve arkadaşları sürgündedir. Yargılama dahi onlar sürgüne gönderilmesinin ardından başlamıştır.

Türk Milliyetçilerine kin kusma niyetin olanlar aklî ve mantıkî süzgeçlerden yine geçememiştir.

80 darbesinde yaşadıkları herkesçe malum olan ve bunlara karşın duruşunu bozmadan, ağlayıp sızlamayan ve vatan millet devlet gibi değerlerinden zerre ödün vermeyen ''Ülkücü Hareket''in hiçbir ferdinin Türk milletinin iradesine karşı durarak postal yalayıcılığı yapması söz konusu değildir. Ancak o dönemlerde malum medya organlarında kimin ne şekilde darbeye alkış tuttuğu ''Ülkücü Hareket mensuplarınca'' gayet iyi bilinmektedir.

Ülkücü Hareket bu ülkenin bekası ve bu milletin yaşaması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı gibi, her türlü cefa, çile ve acıya gönüllü taliptir.

Belden aşağı vurarak karalama kampanyaları yürütenlere, kutsal bildiğimizin devletimizin altını oymaya kalkışanlara ve bizi para karşılığı satın alabileceğini sananlara karşı mücadelemizde taviz vereceğimizden medet umanlara karşı tek güven ve güç kaynağımız Allahü Teala'nın kudreti ve Resulü Ekrem'in bize ilettiği müjdedir.

Tüm ülküdaşlarımı hiçbir sahada kendi benlikleri imişçesine benimsedikleri davalarını ''bayrak'' misali yere düşürmeyeceklerine eminim.

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أُوْلَئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الأَشْهَادُ هَؤُلاء الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى رَبِّهِمْ أَلاَ لَعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ

Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir!

Allahû Âlem (En doğrusunu Allah bilir.)
-------------------------------------------
Dipnotlar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder