28 Temmuz 2016 Perşembe

Zat-ı Muhtereme Hitaben...

Yalan yok, yazmak ile yazmamak arasında çok fazla gidip geldim. Yazıp gönder ya da paylaş butonuna basmadan sildiklerim bende saklı. 

Akl-ı selim bu toprakları terk edeli çok oldu. Fakat bir büyüğümden çokça işittiğim ve yeni idrak ettiğim üzere "insan söz söylemeye kadir değildir." Lakin, söz yahut laf, hatta laf-ı güzaf ve dahi lakırdı ve küfür de olsa vakti geldiğinde bir doğum sancısı yaratıyor. Sabah günlük rutin olarak gezdiğim gazetelerde köşe yazarlığı yapan tanıdık bir ismi gördüm. 

Zat-ı muhtereme hitaben;

Merhum Hocam ve O'nu takip eden sayıları belli üniversite öğrencisini hedef tahtasına oturtarak, tuttuğu köşe başından ''totaliter düşüncelere hevesli gençlerin mutlaka elini öpmesi ve feyiz alması gereken mübarek adam'' gibi bir ifadeye başvurmuştunuz. Unutmadım, unutmadık, unutmayacağız, velakin;

Andrey Heywood'un Siyaset kitabını tercüme ederek kendi kitabınızmışçasına devşirdiniz. (...) Bozkurt simgesi ile kendinizce dalga geçtiğinizi zannettiniz, tarihin en eski ordularından birini lağvettiniz(!), şapkanıza teröristbaşını sokup "bodrum paşası"(!) çıkardınız, Voyvoda misali kazıklardan söz açtınız(!). İlmi hayata başkaca(!) katkılarınızı görmeyi, mesela yüksek lisans, doktora, ve post-doktoralarınızı okumayı ve hasbelkader lisans düzeyinde teknik bir bölüm mezunu olarak sizinle mülahaza ve ayrıca münazara etmeyi dilerdim.

Üzerine birlikte ve işbirliği içerisinde yüklendiğiniz, alabildiğine abandığınız değişik rütbelerdeki, bugün bir kısmının tekrar "muvazzaf" olan yahut göreve davet edilen Türk askeri; beraat ederek hürriyetine kavuşalı çok olmayacak ki bakıyorum da siz yanınıza iki adet inzibat edinmişsiniz. "İnsan gerçekten hayret ediyor" demek isterdim ki hayret de bizi terk etti. Şu günlerde en çok şaşırmayı özledik.

Güzel vatanımda en çok sol kesimden işittiğim gibi "hukuk guguk olmasın". Kanunlar kişiye ve gruba özel olmasın, herkese aynı ve eşit uygulansın, tıpkı Anayasa'nın 10. maddesinde yazılı olduğu şekliyle ve Ceza Kanunu'nda bir vatandaşları içinde ayrıcalıklı ekibin tanımlanmadığı haliyle... Ola ki uygulamayanlar hesabını versin, bedelini ödesin ne vatandaşı ne de devleti zarara ve ziyana sokmak "bedava" olmasın.

Kibar bir adam olduğunuzdan herhalde; her ne kadar hem hemşehriniz hem de büyüğünüz olan Hocam'ın telefonlarına çıkmayışınıza, yazılarına da az önce zikrettiğim "terbiyesiz" uslüb ile yanıt verişinize rağmen her ne hikmetse vefatı sonrası beni birkaç kez aramış, hatta ofisinize davet etmiştiniz. Tekrarlıyorum, hukuk guguk olmasın, siz ve sizin gibiler için bile. 

Sizin için geç olsa bile, ilim ve siyaset bir arada bulunamayacak kadar hassas ve naziktir, iki karpuz misali.

Benim anlayışımda; ilim "Hakk" neyi gerektiriyor ise onu söyler, siyasetin günlük doğruları vardır. Gazzali'nin "Eyyehü'l Veled" eserinde dediği gibi "siyâsetçinin sofrasına oturma; yediği haramdır! sohbetine katılma; söylediği yalandır." 

Umarım akıbetiniz ve yaşadıklarınız iktidarlarla sarmaş dolaş hayat sürmenin ve dahi kalem vasıtası ile koskoca bir milleti yavaş yavaş zehirlemenin ne demek olduğu, tarafınızın üstün örneklik teşkil etmesi icabı ile genç akademisyenler için bir ibret vesikası olur.

Adalet muhakkak bir gün tecelli edecektir.

En doğrusunu Allah bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder