İsrail-Hamas savaşı 7 Ekim Cumartesi günü erken saatlerde Hamas militanları ve bağlılarının Gazze-İsrail sınırını tünel, kamyon ve planörlerle geçerek 1.200 kişiyi öldürmesi ve 200'den fazlasını kaçırmasıyla başladı. Dakikalar içinde sosyal medya platformlarına grafik görüntüler ve bombastik propaganda yağmaya başladı. Sahadan gelen her şok edici video ya da gönderi yeni gözleri üzerine çekti, dünya çapında dehşete düşüren tepkilere yol açtı ve daha fazlası için talep yarattı. Savaşta ikinci bir cephe çevrimiçi olarak açılmış, birkaç mil kareyi kapsayan fiziksel savaşlar dünya çapında bir bilgi çatışmasına dönüşmüştü.
Takip eden günlerde İsrail Hamas'a karşı kendi kanlı misillemesini başlattı; Gazze Şeridi'ndeki şehirleri bombalaması ilk ayda 10.000'den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Ekim ayı sonunda gerçekleşen kara harekatıyla İsrail güçleri Gazze topraklarını kontrol altına almaya başladı. Bu arada sanal savaş hatları daha da sağlamlaştı. Dijital partizanlar Facebook, Instagram, X, TikTok, YouTube, Telegram ve diğer sosyal medya platformlarında çarpışırken, her iki taraf da kendi davasının doğruluğuna sarsılmaz bir şekilde bağlı, duyulan ve inanılan tek taraf olmak için savaştı.
Fiziksel ve dijital savaş alanları artık birleşmiş durumda. Modern savaşta, akıllı telefonlar ve kameralar neredeyse her askeri eylemi küresel bilgi alanına aktarıyor. Bunların yol açtığı tartışmalar da gerçek dünyayı etkiliyor. Kamuoyunu şekillendiriyor, dünyanın dört bir yanındaki aktörlere büyük miktarda istihbarat sağlıyor ve hatta hem stratejik hem de taktik düzeyde diplomatik ve askeri operasyonel kararları etkiliyorlar. 2018 tarihli kitabımızda bu olguya "LikeWar - Savaşvari" adını vermiştik ve dikkati ele geçirmek için siyasi ve askeri bir rekabet olarak tanımlamıştık. Eğer siber savaş çevrimiçi ağların heklenmesi ise, LikeWar (Savaşvari) da bu ağlardaki insanların heklenmesi, beğenilerinin ve paylaşımlarının tercih edilen bir anlatıyı viral hale getirmek için kullanılmasıdır.
Dünyanın pek çok ordusu bilgi alanının artan önemini kabul etmiş olsa da, bu alanda izledikleri stratejiler farklı isimler taşıyor. İran liderleri "yumuşak savaş" yeteneklerine yatırım yapıyor. Çin savunma kuvvetleri "bilişsel" savaşı planlamalarının merkezine yerleştiriyor. ABD ordusu garip bir şekilde "bilgi ortamındaki operasyonlar" olarak adlandırdığı şeyi entegre etmeye başladı.
Ukrayna'dan Sudan'a, silahlandırılmış bilginin halihazırda rol oynadığı çatışmalarda tanıdık kalıplar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, yanlış bilgi ve kasıtlı dezenformasyon sağanağı yoluyla öfkeyi kışkırtmaya yönelik bir anlatı yarışmasıdır. İkincisi, rakibin olayları çerçevelemesini önemsizleştirmeye ya da örtbas etmeye yönelik bir dizi girişimdir. Üçüncüsü ise, çevrimiçi alanda genellikle dezavantajlı durumda olan maddi olarak daha güçlü tarafın, geleneksel güç kaynaklarını (hava üstünlüğü veya yasal kurumlar üzerindeki etki gibi) kullanarak rakibini tamamen çevrimdışı hale getirme çabasıdır.
Çatışma ve sosyal medya arasındaki bağlantı yeni olmasa da, dijital mücadele İsrail-Hamas savaşı sırasında hem ölçek hem de yoğunluk açısından yeni boyutlara ulaştı. Rusya'nın 2022'deki Ukrayna işgalinde bile sahadaki her hareket hakkında bu kadar çok gerçek zamanlı veri mevcut değildi. Bu kadar çok yalan da hiçbir zaman bu kadar hızlı bir şekilde internete sızmamıştı. Sonuç, bir terör saldırısından bir hava saldırısına ve sokaktaki bir çatışmaya kadar her şiddet eylemini, dünyanın dört bir yanındaki internet kullanıcılarının çevrimiçi tepkilerinin hem eski şikayetleri körüklediği hem de yeni şiddet eylemlerine yol açtığı kendi mikro savaş alanına dönüştüren girdaplı bir bilgi çatışmasıdır.
ÖFKE VIRAL OLUYOR
İsrail-Hamas savaşı sırasında sosyal medya platformlarını yanlış ya da yanıltıcı bilgi seli kapladı. Çoğu zaman orijinal bağlamından koparılan vahşet ve kitlesel ölüm görüntüleri o kadar yaygın bir şekilde paylaşıldı ki kaynaklarının izini sürmek imkansız hale geldi. Bu viralite sadece sosyal medya algoritma tasarımının bir sonucu değildir. "Anger Is More Influential Than Joy" (Öfke Neşeden Daha Etkilidir) başlıklı makalede ayrıntıları verilen 2013 tarihli ufuk açıcı bir çalışmada, Beihang Üniversitesi'nden araştırmacılar Çin sosyal medya platformu Weibo'da 70 milyon mesajı takip etmiş ve öfke uyandıran paylaşımların neşe ya da üzüntü uyandıran paylaşımlardan çok daha büyük bir kitleye ulaştığını tespit etmiştir. Duygu tek başına web kullanıcılarını harekete geçirmek için yeterli değildi. Ancak bir suç ya da adaletsizlik haberi onları öfkelendirmişse, paylaşmaya mecbur kalıyorlardı. Savaş zamanlarında, internet bağlantısı olan herkes bu kışkırtma gücünü kullanabilir.
Öfke, 2012, 2014 ya da 2021'de İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalarda olduğundan çok daha büyük ölçüde bugünkü savaş anlatısına nüfuz ediyor. Bunun bir açıklaması da şiddetin boyutlarının büyüklüğü: 7 Ekim'den sonraki birkaç gün içinde İsrail ve Filistinlilerin toplam ölümleri, 2000-2005 yılları arasında süren Filistin ayaklanması olan ikinci intifadayı geride bıraktı. Hamas'ın ilk saldırısının kasıtlı zalimliği de bir o kadar önemliydi; bu saldırının dehşeti hem İsrailli kurbanlar hem de mide bulandırıcı bir şekilde Hamas'a sızanlar tarafından belgelenmişti.
Failler artık rutin olarak işledikleri suçların kanıtlarını sosyal medyada paylaşıyor; Hamas'ın tüyler ürpertici cinayetlere ilişkin övünç verici paylaşımları, İslam Devleti, Meksikalı uyuşturucu kartelleri, 2019'da İslamofobik Christchurch tetikçisi ve 6 Ocak 2021'de Amerikalı isyancılar tarafından kullanılan yayın taktiklerini yansıtıyor.
Hem İsrail yanlısı hem de Filistin yanlısı söylemlerin çocuk ölümlerini nasıl yoğun bir şekilde vurguladığını ele alalım. Her iki taraf da sahadaki eylemlerini meşrulaştırmak için görünüşte sorgulanamaz bir retorik silah kullanmayı amaçlıyor. Ancak masum hayatların kaybına ilişkin gerçek trajedinin ortasında, yanlış bilgi yazı tipleri yer almaktadır. İsrail-Hamas savaşının ilk ayında, yapay zeka tarafından üretilen çocuk zayiat görüntüleri gerçek kanıtlarmış gibi dolaşıma sokuldu; Taylandlı bir çocuğun Cadılar Bayramı kostümü içindeki eski, bağlamından koparılmış bir fotoğrafı Filistinlileri çocuk zayiatı sahnelemekle suçlamak için kullanıldı; ve en sapkın olanı, gerçek ölü çocukların fotoğrafları, cesetlerin gerçek olamayacak kadar oyuncak bebek gibi göründüğünü iddia eden yorumlarla yanlış bir şekilde sahte olarak sunuldu.
Her köşeden yanlış bilgiler yayıldı. Bir vakada İsrail hükümeti, eski adı Twitter olan X'te ölü bir Filistinli çocuğun fotoğrafının sahte olduğunu iddia etmiş, ancak uluslararası medyanın bu iddiaya karşı çıkmasının ardından herhangi bir yorum ya da düzeltme yapmadan bu paylaşımı silmiştir. Bir başka olayda ise Türkiye ve birçok Arap hükümeti, İsrail'in sözde bir hava saldırısı üzerine kitlesel gösteriler düzenlemiş, ancak protestolar başladığında bunun ne bir hava saldırısı ne de İsrail ordusunun işi olduğu ortaya çıkmıştır. Hükümetler yanlış ya da yanıltıcı iddiaları destekledikçe ve X gibi platformlar komplo teorileri için sığınak haline geldikçe, gerçeği bulmak daha da zorlaşıyor. Savaşın ilk haftalarında düzinelerce yanlış iddianın izini süren BBC muhabiri Shayan Sardarizadeh, Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü'ne verdiği bir röportajda, X'teki "yanlış bilgi hacminin" "şimdiye kadar gördüğüm hiçbir şeyin ötesinde" olduğunu söyledi.
BİLGİ TAKTİKLERİ
Bu anlatı çekişmesinin ortasında, savaşan taraflar mücadeleyi kendi lehlerine çevirmek için çoğu durumda dezenformasyon kullanarak hedefli etki kampanyaları yürüttüler. Amaç karşı tarafın çatışmayla ilgili iddialarını zayıflatmak ya da geçersiz kılmak. Bu amaçla Hamas, İsrail ordusunun yetkin ve İsrail vatandaşlarını savunabilecek kapasitede olduğu fikrini zayıflatmak için çalıştı. Ve sadece kendi zaferlerini ve karşı tarafın kayıplarını kutlamanın ötesine geçti. Örneğin 7 Ekim saldırılarının hemen ardından Hamas sempatizanları, örgütün yüksek rütbeli İsrailli generalleri ele geçirdiğine dair yanlış iddiaları güçlendirdi. Hamas'ın destekçileri aynı anda hem grubun toplu katliamlarını mazur gösterdiler hem de İsrail ordusunun 7 Ekim'de İsrail vatandaşlarının çoğunu öldürdüğünü iddia ederek grubun sorumluluğunu reddettiler. Savaş ilerledikçe Hamas, İsrail zırhlılarının yakın muharebede açıkça imha edildiğini gösteren propaganda videoları yayınladı.
İsrail'in enformasyon sorunu ise daha zor. Hamas'ın konvansiyonel bir askeri çatışmayı kaybedeceğini ilan etmek İsrail'e çok az yardımcı olacaktır: Hamas'ın askeri yetersizliği, Hamas savaşçılarının kendileri de dahil olmak üzere herkes için zaten aşikar. İsrail ayrıca Hamas'ın barbarlığını vurgulamayı da denedi. 7 Ekim katliamını ABD'deki gruplar da dahil olmak üzere seçkin izleyicilere kendi süper kurgusuyla gösterdi. Ancak bu görüntülerin çoğunu Hamas'ın kendisi belgelediği ve gururla paylaştığı için her iki taraf da etkin bir şekilde aynı mesajı veriyor.
Hamas ise uzun zamandır askeri varlıklarını kalabalık mülteci kampları ve kritik sivil altyapı ile iç içe geçirerek Filistin halkına duyulan güçlü sempatiden faydalanıyor. İsrail operasyonları yoğunlaştıkça Filistinlilerin ölümleri de artıyor ve İsrail ordusuna yönelik uluslararası öfke de.
Buna karşılık İsrail, Hamas militanları ile Filistinli siviller arasındaki ayrımı yumuşatmayı hedefliyor. Bu nedenle İsrail, Hamas'ın Filistin hastanelerinin altındaki tünel komplekslerini kullandığı iddialarını sürekli olarak güçlendirdi ve Hamas militanları ile Filistinli yardım görevlileri arasındaki koordinasyonu ortaya koyan video ve ses kayıtlarını onayladı. İsrail'in resmi açıklamaları da, bu rakamları veren Gazze Sağlık Bakanlığı'nın Hamas kontrolünde olduğunu vurgulayarak, bildirilen Filistinli ölü sayısının güvenilirliğini zayıflatmaya çalıştı.
MÜCADELEYI ÇEVRIMDIŞI YAPMAK
Dijital teknolojilerin yükselişi ilk başta devlet dışı aktörlere savaşta asimetrik bir avantaj sağlıyor gibi görünse de, devletler karşılık vermenin yeni yollarını öğrendi. İsrail, 2008'in sonlarından 2009'un başlarına kadar Gazze'ye yaptığı saldırıya eşlik eden "Twitter savaşını" kaybettikten sonra kendi karşı stratejilerini ciddi bir şekilde geliştirmeye başladı. Bu 22 günlük kanlı operasyon sırasında İsrail ordusu geleneksel medya erişimini ve kapsamını kontrol etmeye çalıştı ancak çevrimiçi sohbeti büyük ölçüde görmezden geldi. Zarar gören Filistinlilerin yaygın olarak paylaşılan tanıklıkları manşetlere taşındıkça ve sivil ölümlerine ilişkin uluslararası kınamalar keskinleştikçe, ABD'nin İsrail üzerindeki baskısı arttı. İsrail ordusu interneti görmezden gelmenin kendi zararına olduğunu öğrendi.
Mevcut savaşta İsrail, konvansiyonel askeri üstünlüğünü ve geniş örgütsel kapasitesini bilgi savaşında kendi avantajına kullanarak adapte oldu. İsrail Gazze'nin iletişim sistemini boğdu, hava saldırılarında cep telefonu kulelerini hedef alarak ve Filistinli internet servis sağlayıcılarına elektrik vermeyerek Hamas'ın komuta ve kontrolünü engelledi. Ekim ayı sonu itibariyle Gazze'deki internet trafiği yüzde 80 oranında azaldı. Bazı askeri saldırılar sırasında İsrail erişimi tamamen kesti. İnternet kesintisi stratejisi yeni değil; Irak ve ABD orduları 2016-17'de Musul'u geri alma operasyonu sırasında İslam Devleti militanlarının internete erişimini engellemek için hem siber saldırıları hem de geleneksel askeri saldırıları kullandı ve Rus ordusu 2022'deki Mariupol kuşatmasında Ukrayna'nın internet erişimini o kadar etkili bir şekilde kesti ki gazeteciler hafıza kartlarındaki fotoğraf ve videoları kaçırmak zorunda kaldı.
Gazze'nin internetinin kapatılması eleştirel sesleri pek susturmuyor -Filistin yanlısı dijital aktivistlerin çoğu Orta Doğu dışında yaşıyor- ancak çatışma bölgesinden güvenilir bilgi ve ilk elden anlatımların sürekli akışını engelliyor. Bu da İsrail'in internetteki konuşmaların tonunu olmasa da odağını daha iyi kontrol etmesini sağlıyor. Ve İsrail kaynakları Hamas'a ait olduğu iddia edilen askeri tesislerin dikkat çekici video ve görüntülerini yayınladığında, Gazze'deki Filistinlilerin bu iddiaları hızlı bir şekilde çürütme imkanı yok.
İnternete bağımlı hale gelen bir dünyada bağlantı kaybının ek olumsuz etkileri vardır. Tanıkların ifadeleri, sevdikleriyle iletişimlerini kaybetmenin bombardıman altında insanların hissettiği korkuyu nasıl arttırdığının altını çiziyor. Haberlere ve güvenlik bilgilerine internet üzerinden ulaşamayan siviller, şiddetten kaçmak yerine şiddete doğru kaçarak yaralanma ve ölüm risklerini arttırabilirler.
İletişim altyapısını hedef almanın yanı sıra İsrail, sosyal medya şirketlerine savaşla ilgili içerikleri kaldırmaları yönünde baskı yapmak için kapsamlı bir hukuki ve siyasi kampanya yürüttü. Savaşın ilk ayında İsrail, Meta, TikTok, X, Google ve diğer hizmetlere, İsrailli yetkililerin terörizmi teşvik ettiğini söylediği paylaşımlar için yaklaşık 9.500 yayından kaldırma talebi gönderdi. Bazı paylaşımlar Hamas'ı öven grafik görüntüler ya da şiddet içeriyordu; diğerleri ise Hamas gruplarından biriyle ilişkili bir şarkıya yer verdikleri için listeye girdi. Şirketler İsrail'in taleplerinin yüzde 94'ünü yerine getirdi. Bu başarı, İsrail'in bir devlet aktörü olarak dijital platformlara baskı yapma kabiliyetini ortaya koyuyor. Devlet dışı bir aktör ve yasaklı bir terör örgütü olan Hamas ise aynı kapasiteye sahip değil. Ulusal düzeyde etkili bir temsilden yoksun olan geniş Filistin diasporası da aynı kapasiteye sahip değil.
SAVAŞIN GELECEĞİ
İsrail, Hamas ve daha geniş Filistin yanlısı topluluğun bugün kullandığı bilgi stratejileri yarının savaşlarını neredeyse kesinlikle etkileyecektir. Buradan çıkarılacak en önemli ders, bu savaşlarda viralitenin doğruluğun önüne geçebileceğidir. Gerçekle ilişkisi sınırlı olanlar da dahil olmak üzere çevrimiçi tartışmalar, kamuoyunun algılarını değiştirmek ve resmi kararları yönlendirmek suretiyle çevrimdışı olayların gidişatını şekillendirmeye devam edecektir. Bu bilgi savaşları geleneksel savaş uygulamalarının yerini almayacak, ancak modern çatışmaların nasıl yürütüldüğü ve kazanıldığının merkezinde yer almaya başladı.
Bir sonraki enformasyon çatışması için hazırlıklar şimdiden başlamış durumda. İçimizden birinin (Singer) geçtiğimiz günlerde Defense One'da yazdığı gibi, Çin Ulusal Savunma Üniversitesi'ndeki araştırmacılar Halk Kurtuluş Ordusu'nun daha büyük bir savaşı kazanma yolunda sözde bilişsel savaşta nasıl üstün gelebileceğini inceliyorlar. Araştırmacılara göre etkili taktikler arasında küresel bir izleyici kitlesinin duygularını manipüle eden bir "söylem yarışına" girmek; istenen anlatıları tohumlamayı ve kritik anlarda viral olmalarını sağlamayı içeren bir "bilgi bozma" ve "kamuoyu karartma" itme-çekme süreci; ve bir düşmanın dijital ve fiziksel iletişimini bozmak ve bunları Çin'in tercih ettiği mesajlarla değiştirmek anlamına gelen "bilgiyi engelleme" yer alıyor. Önerilen bu stratejiler mevcut İsrail-Hamas çatışmasındaki stratejileri yansıtmaktadır. Çin ordusu Pasifik'teki olası bir savaşta bunları neredeyse kesinlikle kullanacaktır.
Çok da uzun olmayan bir süre önce, gerçek zamanlı bir sosyal medya ve iletişim stratejisi üzerinde fazla düşünmeden askeri operasyonlar planlamak mümkündü, tıpkı birinci şahıs savaş görüntülerini ve savaş zamanı vahşet tasvirlerini atlatmak zorunda kalmadan Facebook'ta gezinmenin mümkün olduğu gibi. Çevrimiçi bilginin modern çatışmalarda merkezi bir mesele olacağına dair tüm şüpheler 7 Ekim'de ortadan kalktı. Geleceğin savaşları tüm dünyayı kapsayan, beğeniler, paylaşımlar ve yalanlarla sürdürülen ve şiddetlenen bilgi çatışmaları olacak.
P. W. Singer New America'da Stratejist, Arizona Eyalet Üniversitesi'nde Uygulama Profesörü ve Useful Fiction'ın Kurucu Ortağıdır. Emerson T. Brooking, Atlantik Konseyi Dijital Adli Araştırma Laboratuvarı'nda Kıdemli Araştırmacı olarak görev yapmaktadır. 2022-2023 yılları arasında ABD Savunma Bakanlığı Politika Müsteşarlığı'nda Siber Politika Danışmanı olarak görev yapmıştır. LikeWar: The Weaponization of Social Media - Savaşvari, Sosyal Medyanın Silahlandırılması adlı kitabın yazarlarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder