22 Aralık 2023 Cuma

İnancı Korumak

Kürtaj veya cinsiyet onaylayıcı bakımın yasaklanmadığı eyaletlerde bile, seküler hastanelerdeki gizli dini kısıtlamalar hastalara zarar vermektedir.

Jesse Hammons ameliyattan bir hafta önce doktorundan beklenmedik bir telefon aldı. Hastane, Katolik doktrini uyarınca Jesse'nin cinsiyet disforisinin vücudunun "işlevsel bütünlüğünü" bozmayı haklı çıkarmadığına karar vermişti. Planladığı histerektomi iptal edilmişti. Jesse şoke olmuş ve yıkılmıştı; üstelik Maryland St. Joseph Üniversitesi hastanesi devlet sağlık sisteminin bir parçası olduğu için daha da yıkılmıştı.


(Aranot: Histerektomi, rahmin vücuttan çıkartılmasına yönelik yapılan cerrahi işlemdir.)

Hammons bir kamusal-din hastanesi ile karşılaşmıştı - devlet işlevi ile dini bağlılığın bir araya geldiği tuhaf ve anayasal açıdan şüpheli bir melez. Maryland Üniversitesi Tıp Sistemi - devletin bir kolu - St. Joseph'i on yıl önce satın almış olsa da, hastane Vatikan'dan aldığı Katolik unvanını koruyordu. Satış sözleşmesinde devlet, hasta bakımında dini kısıtlamalar uygulayacağına söz verdi. Yakın zamana kadar hastanenin web sitesi misyonunu "Katolik mirasımız tarafından yönlendirilen" ve "Tanrı'nın sevdiği çocuklar olarak tüm insanlara saygı" gibi değerlerle tanımlıyordu. Çalışanlar Katolik Kilisesi tarafından denetlenen dini kurallara bağlıydı.

Bu kamusal-dini hastaneler bir gecede ortaya çıkmadı. Dini doktrinin sağlık sektöründe istikrarlı bir şekilde yayılmasıyla birlikte onlarca yıllık konsolidasyonun sonucudur. Dini hastaneler pazar payı kazandıkça, ticari ağları çoğaldı ve hasta bakımı üzerindeki kısıtlamaları sözde laik ve hatta kamu hastanelerine yaydı. Yine de bu sınırlamalar hastalar için belirsizliğini koruyor. Ülke genelinde, Amerikan sağlık tesisleri, kürtaj yasakları gibi tüm tıbbi bakım hizmetlerine erişimi kısıtlayan açık yasalar olmasa bile, üreme ve cinsel sağlık hizmetlerini genellikle radikal bir şekilde engellemektedir.

Ülke çapındaki pek çok devlet üniversitesi ve şehir gibi, Hammons'ın bakımının reddedildiği Maryland Üniversitesi Tıp Sistemi de bir ortak aramaya çıktığında çok az seçenek bulacaktı. Pek çok bölgede, dini bir hastane çok az rekabetle piyasaya hakimdir.

Ancak kırk yıl önce devlet hastaneleri şehirlerin ve kırsal ilçelerin temel dayanak noktasıydı. Kâr amacı gütmeyen ve bazı hayır hizmetleri sunan bağımsız toplum hastaneleri, Amerikan sağlık hizmetleri ortamının tipik bir özelliğiydi. Özellikle metropol bölgelerdeki hastalar, hastane hizmetleri için genellikle bir dizi seçeneğe sahipti.

Buna karşın bugün, bölgeleri ve eyalet sınırlarını aşan kurumları birbirine bağlayan devasa sağlık hizmetleri zincirleri pazara hakim durumda. Metropol bölgelerinin yüzde 95'i yüksek oranda yoğunlaşmış hastane pazarlarına sahiptir. Hiçbiri rekabetçi kabul edilmiyor. 1980'de şehirler ve ilçeler tarafından işletilen 1.800 kamu hastanesinin yarısından fazlası kapanmış ya da özelleştirilmiştir. Amerikalıların büyük çoğunluğu hastane bakımına ihtiyaç duyduklarında çok az seçeneğe sahip ya da hiç seçeneğe sahip değil.

1980'lerdeki bir dizi siyasi ve ekonomik tercih bizi bu yörüngeye soktu. Demokratik kurumlar yerine özelleştirmeyi ve sosyal yatırımlar yerine kemer sıkmayı tercih eden neoliberal politikalar kamu hastanelerinin aleyhine işledi. Kâr amacı gütmeyen hastaneler, piyasadaki yeni gelişmeler (kâr amacı güden hastanelerin ortaya çıkışı ve sigorta endüstrisinin yönetilen bakıma geçişi) karşısında kararların temel itici gücü olarak mali hususları coşkuyla benimsedi.

Ölçek ekonomisinin maliyetleri düşüreceği ve tıbbi bakımın kalitesini artıracağı düşünülüyordu. Özel hastaneler birleşmek için acele etti. 1986 yılında yapılan bir anket, hastanelerin yüzde 40'ından fazlasının birleştiğini ya da birleşmeyi düşündüğünü bildirdi. Reagan yönetimi, antitröst uygulamalarına karşı elini kolunu sallayarak rekabete aykırı birleşmelerin önünü etkili bir şekilde açtı.

Özel hastaneler kârlı olmayan hizmet alanlarını stratejik olarak ortadan kaldırıp azalttıkça, bu hizmetler kamu hastanelerine geçti. Maliyet baskıları, özel hastanelerin yoksul, sigortasız ya da tıbbi açıdan zor durumdaki hastaları kamu hastanelerine gönderdiği hasta dampingini de artırdı. Büyük işletme açıkları ve hükümet dışı aktörlerin tercih edilmesi, daha da fazla sayıda şehir ve ilçenin kamu hastanelerini kapatmasına, satmasına ya da hizmetlerini önemli ölçüde azaltmasına yol açmıştır.

1990'larda hastane sayısı ülke çapında azaldı. Federal ve eyalet antitröst uygulayıcıları mahkemelerde bir dizi kayıp yaşadı. On yıl boyunca yaklaşık bin hastane birleşmesi gerçekleşti.

2010'da yürürlüğe girmesinin ardından Uygun Bakım Yasası bir başka konsolidasyon çılgınlığını körükledi. Hastane sistemleri milyarlarca dolar değerinde mega sistemler oluşturmak üzere birleşti. Bu sistemler aynı zamanda dikey entegrasyona yönelerek hekim muayenehanelerini de yuttu. 2018 yılına gelindiğinde hekimlerin çoğunluğu bir sağlık sistemine bağlıydı. Sonuç, rekabetin çok fazla olmadığı hastane (ve sağlık hizmetleri) piyasaları oldu.

Bugün, dini nedenlerle bakım vermeyi reddeden hastaneler genellikle şehirdeki tek oyun. Ülke çapında, hastanelerin yaklaşık yüzde 20'sinin resmi bir dini bağlantısı var. Bunlar çeşitli etiketler taşıyor-Presbiteryan, Yahudi, Metodist. Ancak Katolik sağlık hizmetleri diğerlerinin toplamını gölgede bırakıyor. Ve son yirmi yılda, pazarın geri kalanı neredeyse yüzde 14 küçülürken bile Katolik hastanelerinin sayısı yüzde 28 arttı. Bugün, ülkenin en büyük on hastane sisteminden dördü Katolik unvanına sahiptir ve her yedi hastane yatağından biri Katolik bir tesistedir. Üreme çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 40'ı Katolik hastanelerinin yüksek veya baskın pazar payına sahip olduğu bölgelerde yaşamaktadır.

Tamesha Means, suyu geldiğinde henüz on sekiz haftalık hamileydi ve yaşadığı Michigan eyaletindeki tek hastane olan Mercy Health Muskegon'dan yardım istedi. Sonraki günlerde üç kez hastaneye gitti; semptomları şiddetli ağrıya, aşırı kanamaya ve yükselen ateşe dönüştü. Düşük yapıyordu. Her seferinde hastane personeli ona eve gitmesini, her şeyin yoluna gireceğini söyledi. Katolik kurallarına göre, fetal kardiyak aktivite varsa, sağlık görevlileri hamile kişinin hayatı riske girmediği sürece hamileliği sonlandıramazlar. Means'in durumunda ise sağlık görevlileri ona bilgi vermeye bile yanaşmadı. "Oradaki doktorlar bana çocuğumun yaşama şansı olmadığını söyleyebilirlerdi," diye yazdı The Guardian için yazdığı bir yazıda. "Bana bu noktada hamileliğe devam etmenin sağlığımı ve hayatımı aşırı derecede tehlikeye attığını söyleyebilirlerdi. Düşük işlemini tamamlayabilir ve hamileliği sonlandırabilirlerdi." Bunun yerine, doğum sırasında ve birkaç saat içinde ölen bir bebeğin doğumunda "günlerce süren gereksiz acı, ıstırap ve enfeksiyon" yaşadı.

Katolik tesislerinde (ve ortaklarında), her sağlık hizmeti sağlayıcısı, ABD Katolik piskoposlarından oluşan bir komite tarafından yazılan ve doğum kontrolü, kısırlaştırma, kürtaj ve doğurganlık tedavilerinin yanı sıra bazı yaşam sonu bakımları da dahil olmak üzere çok çeşitli yaygın üreme sağlığı hizmetlerini engellemeyi kabul eden Katolik Sağlık Hizmetleri için Etik ve Dini Yönergeleri imzalamak zorundadır. Hastaları sadece "ahlaki açıdan meşru" tedavi seçenekleri konusunda bilgilendirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla, bazı hastanelerde, bir hasta dış gebelik ile başvurduğunda, bir doktor, fallop tüpünü koruyan ancak genellikle Direktifler kapsamında yasaklanmış olan cerrahi olmayan bir seçenek olan metotreksat ile tedavi etmek yerine, sadece fallop tüpünü çıkaran (ve gelecekteki doğurganlığa zarar veren) bir prosedür önerebilir. Bazı Katolik hastanelerinde hizmet sağlayıcılar transseksüel hastalara cinsiyet onaylayıcı bakım verememektedir.

Diğer dini aidiyetler de bazen dini öğretileri tıbbi bakım standartlarının üzerinde tutmaktadır. Bazı Baptist sistemler toplumsal cinsiyeti onaylayan bakımdan hoşlanmamakta ya da buna karşı politikalar izlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki 90 Adventist hastanesinde ve 350 bağlı sağlayıcı kuruluşta kürtaj kesinlikle sınırlıdır. Columbia Hukuk Fakültesi'ndeki Hukuk, Din ve Haklar Projesi'nin ortaya çıkardığı gibi, Güney'deki birçok Protestan hastanesi kürtaja yalnızca hastanın hayatını veya sağlığını koruyacak (genellikle iyi tanımlanmamış) durumlarda veya belirli fetal anomaliler için izin vermektedir. Yüksek Mahkeme Roe v. Wade kararını bozmadan çok önce, Georgia'dan daha büyük bir nüfusa hizmet veren Teksas'taki dev Baylor Scott & White sistemi, bu tür katı sınırlamalara sahip çok sayıda sistem arasında yer alıyordu.

Bu nedenle, Roe'nin ölümünden önce bile, ülke çapındaki hamile kadınlar doğum bakımı ve kürtaja erişim konusunda belirsiz ve tıbbi açıdan riskli bir ortamla karşı karşıyaydı. Ülkenin dört bir yanındaki Katolik hastanelerinin acil servisleri, dış gebelik geçiren ya da düşük yapan hamile kadınlara, kanamaları olsa ya da hayati tehlike arz eden enfeksiyonlar geliştirseler bile bakmayı uzun süre reddetti.

"Doğuma giriyorsunuz ve başka seçeneğiniz olmadığını bilmiyorsunuz." Centura Health'te çalışan hemşire Nikol Chamberlain'in bu keskin uyarısı, çalıştığı hastanenin doğum sonrası tüp bağlama işlemlerini reddetme kararıyla ortaya çıktı. Hem Adventist hem de Katolik kimliği olduğunu iddia eden bir sağlık sistemi olan Centura Health, Katolik kuralları hakkında personeli "yeniden eğiterek" doğumdan sonra yaygın olarak yapılan sterilizasyonu yasaklamıştı.

Hastanenin bulunduğu yer -Durango, Colorado- hastaları zor durumda bırakıyor. Durango'da başka bir doğum hastanesi bulunmuyor. Bazı anne adayları Denver'a gidebilir, ancak "bu sekiz saatlik bir yolculuk... çocuklarınıza birinin bakması gerekiyor... iyileşmeniz ve sonra sekiz saat boyunca geri dönmeniz gerekiyor." Daha olası olan, hastaların ikinci bir prosedür planlamak ve uygulamak zorunda kalacakları - ek bir ameliyatın sağlık riskleri ve maliyetleri ile birlikte - ya da prosedürden tamamen vazgeçecekleri.

Hasta seçimi, yerel rekabetin olduğu yerlerde bile pratikte uygulanabilir olmaktan çok teoriktir. Bir kere, bir tesisin dini olduğunu bilmek hastaya nasıl bir bakım alabileceğini söylemez. Dini kurumlar yaklaşımlarında büyük farklılıklar gösterir: Katolik bir hastanede yasaklanan prosedürlere Baptist ya da Adventist bir hastanede izin verilebilir (ya da tam tersi). Aynı inanca bağlı hastaneler arasında bile önemli farklılıklar vardır. Örneğin, tüm Katolik hastaneleri görünürde aynı kısıtlayıcı kurallar dizisine bağlı olsa da, uygulamada bu kuralların sıkılığı etik komitelerin geçici kararlarına, yerel piskoposların yorumlarına ve hizmet sağlayıcıların geçici çözümler bulmaya istekli olup olmadıklarına bağlıdır.

Dahası, kurumsal işlemler yoluyla dini kısıtlamaların yaygınlaşması kafa karışıklığına yol açmıştır. Newport Beach, California'daki Hoag Memorial Hospital Presbyterian, Nashville, Tennessee'deki Baptist Hospital ya da Chicago, Illinois'deki West Suburban Medical Center'a giren ortalama bir kişi buraların Katolik olmadığını varsayacaktır. Oysa bu tesislerin her biri birleşmeler, iştirakler ya da daha gevşek kurumsal bağlar nedeniyle bir süre Katolik kuralları altında faaliyet göstermiştir.

Belki de en bilgili sağlık hizmeti tüketicileri hastane web sitelerini tarayabilir. Ancak bu sitelerin kapsamlı bir şekilde araştırılması bile hastaları savunmasız bırakacaktır: şaşırtıcı olmayan bir şekilde, tesisler pazarlama materyallerinde bakım kısıtlamalarının reklamını yapmaya pek istekli değildir.

Çoğu hasta dini kısıtlamaların tıbbi bakımlarına müdahale edebileceğinin farkında değildir. Amerikalılar bir hastaneye başvurduklarında, profesyonel standartlara uygun olarak eksiksiz bir tıbbi bakım hizmeti almayı beklerler. Dini emirlerin tıbba müdahale etmesini beklemezler - dini bağlantıları olan hastanelerde bile.

Washington eyaletinde emekli bir pilot ve "sert adam" olan bir hasta, çenesindeki kanserli bir kitlenin acısını çekiyordu. Güvendiği onkoloğunun, eyaletin Haysiyetli Ölüm Yasası kapsamında yaşamı sona erdiren ilaçlara erişmesine yardımcı olamayacağını biliyordu. Doktorunun muayenehanesi yakın zamanda Katoliklere bağlı bir sistem tarafından satın alınmıştı. Yaklaşık seksen yaşındaki hasta başka bir doktora yönlendirildiğinde, ağrıları artık çok fazla gelmeye başlamıştı. Arka bahçesinde kendini vurdu.

Washington'da hastanelerin yüzde 40'ından fazlası ve çok sayıda klinik, doktor muayenehanesi ve cerrahi merkez Katolik kurallarına uymaktadır. Bakıma getirilen bu dini sınırlamalar, kurumsal bağlantılar ve satın almalar nedeniyle seküler hastanelerde de sıklıkla uygulanmaktadır. Örneğin seküler ve dini bir hastane birleştiğinde, seküler hastane resmi olarak Baptist olarak tanımlanabilir ya da Baptist olmayan kimliğini koruyabilir. Ortaklıklar, yönetim anlaşmaları veya kiralamalar gibi daha gevşek bağlantılar da sistem çapında dini kısıtlamalarla sonuçlanabilir. Bu işlemlerde her bir sağlık kuruluşu tipik olarak kendi kimliğini korur. Dini ortağın ortak tesiste, kiracıda veya ortak girişimde hiçbir mülkiyet payı yoktur. Yine de New Hampshire'dan Florida'ya kadar birçok eyalette seküler hastaneler, dini ortaklarla yapılan anlaşmaların önünü açmak için tüp bağlama, kürtaj ve IVF gibi hizmetleri yasaklamayı kabul edebilir.

Kamu hastaneleri de dini bir hastane ile gevşek de olsa ortaklık kurduklarında dini kısıtlamaları kabul etmeye başlamışlardır. Örneğin Oregon ve Washington'da kamu sağlık bölgeleri Katolik sağlık sistemleriyle ortaklık kurmuştur. Kamu, inşaat masraflarını ödüyor ve hastanenin faaliyetlerini sübvanse etmek için emlak vergilerini kullanıyor, ancak yalnızca dini doktrinle tutarlı olduğunda bakım alıyor. Louisiana'da Natchitoches bölgesinin tek devlet hastanesi devlete aittir ancak dini bir sistem tarafından yönetilmektedir ve bu nedenle hastaların kürtaj ve tüp bağlatma işlemlerini reddetmektedir. Bugün buradaki devlet hastanesi kapanmıştır, ancak kamu tıp eğitimi çeşitli dini kurallarla sınırlandırılmıştır. Alabama'da Baptist bir sağlık sistemi, bir ilçenin bölgesel tıp merkezinin yarı mülkiyetini aldı. Bu düzenlemelerin her biri, hükümetin dini kurumlara sahip olmayacağı ya da onların kontrolüne tabi olmayacağı beklentisine meydan okuyor.

Bu zombiler kürtaj, doğum kontrolü ve diğer üreme sağlığı hizmetlerine yönelik nispeten liberal politikalara sahip eyaletlerde yaşamaktadır. Dünyaca ünlü Mayo Clinic, Rochester, Minnesota'daki hastanelerinden birini onlarca yıl boyunca dini kısıtlamalar altında işletmiştir. Chicago'da, tarihsel olarak bir Yahudi sağlık hizmeti sağlayıcısı olan Sinai Sağlık Sistemi, Kilise yetkisine tabi olan Holy Cross Hastanesi'ne sahiptir. Maine'de laik bir alıcı, Parkview Adventist Tıp Merkezi'ni satın alırken "inanca dayalı bakımın devam etmesini" sağlamayı ve "Adventist kültür ve değer sistemine" uymayı kabul etti. Kâr amacı güden Vanguard Health Systems, Baptist ve Katolik kimlikli tesisleri işletmesiyle övünmektedir. Ve tabii ki Maryland Üniversitesi Tıp Sistemi UM St. Joseph'in sahibidir ancak sözleşme gereği Katolik kimliğini sürdürmektedir.

Büyük bir ampirik çalışma, Katolik hastaneler Katolik olmayan bir alıcıya satıldığında, Katolik kuralları tarafından büyük ölçüde yasaklanan bir prosedür olan tüp ligasyonlarının performansının artmadığını, bunun da aynı kısıtlayıcı politikaların yürürlükte kaldığını gösterdiğini ortaya koymuştur. Buna karşın, Katolik bir sistem daha önce istekli olan bir hastaneyi satın aldığında, tüp bağlama oranları düşmüştür.

Dini kısıtlamalar sadece hastane koridorlarında değil, doktor muayenehanelerinde, kliniklerde ve ayakta cerrahi merkezlerinde de uygulanmaktadır. Örneğin, Ascension Health Oklahoma, Bartlesville'deki tek hastaneyi satın aldıktan sonra, şehirdeki biri hariç tüm kadın doğum uzmanları doğum kontrol amaçlı kontraseptif reçete etme yetkilerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı ve bu erişim ancak halkın tepkisi nedeniyle korunabildi. Benzer şekilde, Katolik CHI Franciscan 2021 yılında seküler Virginia Mason ile birleştiğinde, yeni kurulan sağlık sistemi Washington'un batısındaki üç yüz sağlık tesisinde tedavi amaçlı olmayan kürtajları ve ölüme yardım hizmetlerini yasakladı.

Sağlık hizmetleri piyasalarındaki dini tahakküm sorununun kolay bir çözümü yoktur. Kökleri ABD sağlık hizmetlerinin ekonomi politiğindeki daha büyük ikilemlere dayanıyor: özel sektörün devlete göre neoliberal ayrıcalığı, denetlenmeyen şirket gücü ve (yakın zamana kadar) üreme sağlığı hizmetlerine yönelik demokratik kayıtsızlık. Ancak federal kurumlar, eyaletler, şehirler ve vatandaşlar bu daha büyük sorunlarla mücadele etmek ve sağlık hizmetlerimizdeki dini kısıtlamaları geri almaya başlamak için araçlara sahiptir.

Bunun en basit yolu doğrudan düzenleme yapmaktır. Örneğin bir eyalet, doğum ve doğum yaptırma kapasitesine sahip tüm hastanelerin kürtaj ve tüp bağlama hizmeti de sunmasını şart koşabilir. Daha dar bir seçenek ise, hastanelerin kürtaj hizmeti sunmaları için acil durum yükümlülüklerini belirleyerek, hamilelik komplikasyonlarının söz konusu olduğu durumlarda acil bakım görevlerini daha kesin hale getirmektir. Katolik bir hastane tarafından düşük tedavisi reddedilen bir kadının ölümle burun buruna gelmesinin ardından Washington eyaleti, sağlık kuruluşlarının, bakım standardını ihlal eden, hastanın hayatını riske atan veya hamilelik komplikasyonu yaşayan bir hastaya geri dönüşü olmayan zarar veren bir kısıtlamaya uymayan herhangi bir sağlık hizmeti sağlayıcısını işten çıkarmasını veya disipline etmesini engelliyor. Ancak bu tür reformlara güçlü sağlık sistemleri şiddetle karşı çıkacaktır ve yasalaşması halinde dini özgürlük korumalarının ihlal edildiğini iddia eden davalara yol açması muhtemeldir.

Diğerleri ise daha aşamalı reformlar yapılması çağrısında bulunmuştur. Hastane sistemlerinin en azından reddetme politikalarını ifşa etmeleri ve bireysel tedarikçilerin bakım için bilgi ve yönlendirme yapmalarına izin vermeleri gerektiğini savunuyorlar. Bu görüşe göre, bilgi sahibi olan hastalar sağlık hizmetleri piyasasında hizmet bulabilir. Şeffaflığın pek çok piyasada ne kadar başarılı olabileceği konusunda şüphelerimiz olsa da, Tamesha Means gibi kadınların, hemşireler ve doktorlar onlara riskleri ve seçenekleri hakkında bilgi verseydi - bu hizmetleri kendileri sunamasalar bile - bundan faydalanabilecekleri açıktır.

İkinci bir reform kategorisi, devletin piyasa rekabetini ve toplum sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliğini sağlamadaki rolünü güçlendirecektir. Dini hastanelerle ilgili sorunların büyük bir kısmı pazar güçlerinden kaynaklanmaktadır. Bu tür ekonomik yoğunlaşmaları azaltmanın klasik araçlarından biri antitröst yasasıdır.

Federal ve eyalet düzenleyicileri hastane işlemlerini daha titiz bir şekilde incelemeli ve hastaların bakıma erişimini tehdit eden birleşme ve iştirakleri engellemelidir. Ayrıca, hastane sistemlerinin doktor muayenehanelerini ve diğer tesisleri satın aldığı artan dikey konsolidasyonu da denetlemelidirler. Önceki yönetimlerin izin verdiği rekabete aykırı satın almaları engellemeyi düşünmelidirler. Federal düzeyde, bir antitröst stratejisi için zamanlama doğru olabilir. Temmuz 2021'de Başkan Biden, Amerikan ekonomisi genelinde ve özellikle hastane pazarlarında rekabeti teşvik etmek için tasarlanmış kapsamlı bir yürütme emri yayınladı. Bu "antitröst anını" yakalamak, sağlık hizmetlerinde yoğunlaşan ekonomik gücü dağıtmakla kalmayıp kritik bakıma erişimi de destekleyerek, büyük ölçüde eksik olan rekabeti bir ölçüde canlandırabilir.             

Eyaletler, birleşmeleri ve diğer işlemleri incelerken bunların üreme, LGBTQ onaylama ve yaşam sonu hizmetleri üzerindeki potansiyel etkilerini de dikkate alabilirler. Bazı eyaletlerde, kamu görevlileri sağlık hizmetleri işlemlerini engelleme veya onay için koşullar belirleme yetkisine sahiptir. Örneğin Kaliforniya'da hayırsever vakıf yasası, kar amacı gütmeyen bir şirkete ait olan veya onun tarafından işletilen bir sağlık tesisinin satışı veya devri için başsavcının onayını gerektirmektedir. Daha da iddialı olarak, Oregon yakın zamanda, kısmen bölge sakinleri ve tüketici savunucularından oluşan bir kurula, üreme ve anne sağlığı hizmetleri de dahil olmak üzere temel hizmetleri etkileyen herhangi bir işlemi derinlemesine inceleme yetkisi veren Bakıma Eşit Erişim Yasası'nı kabul etti. 

Konsolidasyonun dini hastanelerin piyasa hakimiyetine yol açtığı durumlarda, bazı hizmet türleri tamamen ortadan kalkabilir. Daha önce bir Katolik hastanesi Yahudi veya seküler bir tesisle rekabet edebilirken, birleşik bir Katolik tesisi, dini açıdan çoğulcu bir halk tarafından aranan hizmetlerin azalması anlamına gelebilir. Devletler, belirli birleşmelere koşullar koyarak, birleşik bir tesisin üreme, cinsiyet onaylama veya yaşam sonu bakım hizmetlerini önceki seviyelerde sürdürmesini şart koşarak bu kaderi önleyebilir. Ya da tüm hastane birleşmelerini bu hizmetleri sürdürmeye yönelik bağlayıcı taahhütlere bağlayabilir.

Dini açıdan baskın sağlık kurumları, büyük ölçüde özelleştirme ve kemer sıkma politikalarını tercih eden siyasi tercihlerden kaynaklanmaktadır. Ancak bu siyasi tercihler değişmez değildir. Daha demokratik bir siyasetin savunucuları, sağlık hizmetlerinin kamu tarafından sağlanmasını genişletmeye çalışabilir. Yerel yönetimler, dini doktrine bakılmaksızın temel bir bakım sağlayan gerçek anlamda kamu hastane tesisleri kurabilir. Eyaletler, bugün genellikle psikiyatrik bakıma ayrılmış olan kendi tesislerini yeniden düzenleyebilir. Federal hükümet, dini hastaneler tarafından reddedilen hizmetler için Veterans Affairs hastanelerini halka açmayı düşünebilir. New Mexico valisinin kısa süre önce yaptığı gibi, kamu hastanelerinde ya da kamu sağlık kliniklerinde kürtajı zorunlu kılmak daha kolay bir yol olabilir. Diğer kamu kurumları da, aksi takdirde dini açıdan kısıtlanacak olan hizmetleri sunmak için kullanılabilir: Örneğin Massachusetts, devlet üniversitelerinin ilaçlı kürtaj hizmeti vermesini zorunlu kılmıştır.

Sağlık hizmetlerinin kamu tarafından sağlanmasının bir başka yolu da hastane içinde hastane oluşturmaktır. Bu strateji, mevcut bir tesis içinde, bakımla ilgili dini kısıtlamaların uygulanmadığı belirlenmiş bir alanın ayrılmasını içerebilir. Ya da hükümetlerin, dini kısıtlamaların uygulanmadığı, tamamen ayrı bir alan yaratmasını içerebilir. Her iki durumda da, bağımsız kamu kurumlarına ulaşılamıyorsa, bu alternatif düzenlemeler sınırlı bir seküler bakım alanını korumak için ikinci en iyi yolu sağlayabilir. 

Vatandaş aktivizmi ve toplum seferberliği hasta bakımı kaybını önleyebilir veya azaltabilir. Önerilen hastane işlemleri, toplulukların düzenleyiciler ve hastane yöneticileriyle etkileşime geçerek çeşitli nüfusa duyarlı bir sağlık sistemi sağlamaları için bir fırsat sunmaktadır. Örneğin, Michigan'da Katolik ve Katolik olmayan bir tesis birleştiğinde, Battle Creek yerel topluluğu, Katolik dini direktifleri tarafından engellenen üreme hizmetlerini sunacak üst katta ayrı bir "kat mülkiyeti hastanesi" oluşturulması için başarılı bir şekilde baskı yaptı. Kaliforniya'nın kırsal kesiminde, yerel sakinler ve savunucular bir araya gelerek bir hastaneye tüp bağlama ve aile planlaması hizmetleri sunması için baskı yaptı. Daha büyük ölçekte, dini motivasyonlu ayrımcılıkla ilgili ısrarlı endişeler, 2021'de Kaliforniya Üniversitesi'ndeki öğrencileri ve öğretim üyelerini, Katolik hastanelerin kendilerinde çalışan UC doktorlarına dini kısıtlamalar getirme kabiliyetini reddeden yeni standartların kabul edilmesi için organize olmaya, protesto etmeye ve başarılı bir şekilde lobi yapmaya sevk etti.

Ülke genelinde ekonomik, siyasi ve dini güç odakları tıbbi bakımın sağlanmasını engellemektedir. Vatandaşlarının özgürlüğü ve eşitliği ile ilgilenen, dini açıdan çoğulcu bir toplumda bu kabul edilemez bir durumdur. Ne yazık ki, reformlara şiddetle ihtiyaç duyulmakla birlikte, en önemli sağlık kurumlarımızdan bazılarının sorunlarına yönelik tek bir politika çözümü bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sağlık hizmetleri piyasalarının yapısı ve içinde faaliyet gösterdikleri daha geniş siyasi ekonomi hakkında biraz yaratıcı düşünce ile iyileştirmeler mümkündür. Çeşitlilik arz eden bir ülkenin tıbbi ihtiyaçlarını karşılayacak tesisler talep etmek için siyasi iradeyi bir araya getirebilirsek, daha adil bir sağlık hizmeti sunumu sistemine doğru ilerleyebiliriz. Aksi takdirde, din adına Amerikalı hastaların başına felaketler gelmeye devam edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder